TÜRK HUKUKUNDA ADLİ KONTROL TEDBİRİ

Adli Kontrol Tedbiri Nedir?

Adli kontrol tedbiri; şüpheli veya sanık hakkındaki tutuklama sebeplerinin varlığına karşın, şüpheli veya sanığı denetim altına alma ve serbest bırakma amaçlarını taşımaktadır. Buna göre, hakkında adli kontrol tedbiri kararı verilen kişi; tedbire konu olan eylemleri yapma veya yapmama hususunda kısıtlanmakta ve kontrol altına alınmaktadır. Ayrıca, kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de adli kontrole ilişkin hükümlerin uygulanabildiği bilinmelidir.

Adli Kontrol Tedbiri Türleri

Adli kontrol tedbiri; en bilinenlerinin yurtdışına çıkış yasağı, imza uygulaması ve
güvence bedeli (diğer adıyla kefaletle serbest kalma) olan ancak daha fazla türe sahip bulunan, CMK madde 109/3’de aşağıda alıntılandığı gibi düzenlenen bir
yükümlülüktür:

(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:
a) Yurt dışına çıkamamak.
b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak
başvurmak.
c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî
uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.
e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından
arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.
f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.
g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
I) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye
mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.
j) Konutunu terk etmemek.
k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.’’

Adli Kontrol Tedbir Kararına Nasıl İtiraz Edilir?

Adli kontrol tedbiri kararına, CMK madde 111 gereğince itiraz edilebilmektedir. İlgili kanun hükmünde de ifade edildiği gibi; sanık veya şüpheli tarafından gerçekleştirilen itirazın ardından, Cumhuriyet savcısının görüşü ile birlikte hakim veya mahkeme, 5 gün içerisinde adli kontrol kararının kaldırılmasına karar verebilir. Ancak itirazın ardından mahkeme/hakim; adli kontrol tedbirinin kaldırılması yerine bu tedbire konu olan yükümlülüklerin tamamının veya bir kısmının kaldırılmasına, değiştirilmesine veya adli kontrol tedbir kararı verilen kişinin geçici olarak bazılarına uymaktan muaf tutulmasına hükmedebilir.

Adli Kontrol Tedbir Kararına Edilen İtirazın İncelenme Usulü

Adli kontrol tedbirine karşı edilecek itirazı inceleme yetkisi, yargı çevresinde bulunan asliye ceza mahkemesine aittir. Ancak itirazı incelemeye yetkili bulunan mercilerin farklı olması durumunda, itiraz incelemesinin gecikmemesi için sulh ceza hakimliği de gerekli tedbirleri alabilir.
Ayrıca asliye ceza mahkemesi hakimince verilen adli kontrol tedbirine edilecek
itirazın usulü, CMK madde 263’te yer verildiği üzere şu şekildedir:

‘’(1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren iki hafta içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.

(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını
düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.’’

Adli Kontrol Tedbir Kararında Yetkili Mahkeme

Adli kontrol tedbirine hükmetmeye yetkili mahkeme veya hakimlik, hakkında karar verilecek kişinin yargılamada bulunduğu aşamalara göre farklılık teşkil etmektedir. Buna göre;

a. Soruşturma aşamasında olunması durumunda, adli kontrol tedbiri kararına
hükmedecek yetkili Sulh Ceza Hakimliğidir. Bu aşamada hakimlik,
Cumhuriyet savcısının istemi üzerine şüpheli hakkında adli kontrol tedbirine
karar vermeye yetkilidir. Ancak şüphelinin tutuklama istemiyle sulh ceza
hakimliğine sevk edilmesi halinde, hakimlik kendiliğinden ilgili kararı
verebilmektedir.
b. Kovuşturma aşamasında olunması durumunda ise ceza davasına hangi
mahkeme bakıyorsa adli kontrol tedbiri kararını verme yetkisi de o
mahkemededir. Bilinmelidir ki ceza davasına bakan mahkemenin kararına
itiraz edilirse, ilgili itirazı inceleyen ceza mahkemesi de adli tedbir kararını
verebilmektedir.

Sıkça Sorulan Sorular

1.Adli Kontrol Tedbiri Ne Kadar Sürer?

● Adli kontrol tedbirinin süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen
işlerde en çok 2 yıl olmaktadır. Buna karşın ilgili süre, zorunlu hallerin
bulunması halinde 1 yıl daha uzatılabilmektedir.
● Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerin mevcut olması durumunda ise
adli kontrol süresi en çok 3 yıldır. Bu hususta uzatma süresi toplamda 3 yılı;
Türk Ceza Kanunu 2. Kitap 4. Kısım 4, 5, 6, ve 7. bölümlerinde düzenlenen
suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarda ise 4 yılı geçemez.

2.Adli Kontrol Tedbirine Uyulmazsa Ne Olur?

Şüpheli veya sanık; adli kontrol tedbirine uymaması halinde, hakkında
hükmedilebilecek hapis cezası süresi önem arz etmeksizin yetkili makam tarafından tutuklanabilir. Bu hususta; adli kontrol tedbirine uyulmamasına yönelik tutuklama kararını verme, yetkili makamın takdirine bağlı olmakla birlikte, yetkili makam gerekli görürse adli kontrolün biçimini değiştirmeye veya aynen devamına da hükmedebilmektedir.

3.Soruşturmada Verilen Adli Kontrol Tedbir Kararı Kovuşturmada da
Devam Eder Mi?

Soruşturma aşamasında verilen adli kontrol tedbiri kararı, kendiliğinden kovuşturma aşamasında devam etmemektedir. Dolayısıyla; bu kararın kovuşturma aşamasında da devam edebilmesi için davada görevli mahkemenin, adli kontrol tedbir kararının devamı yönünde karar alması gerekir. Buna karşın; mahkemenin bu kararı almaması halinde, soruşturma esnasında verilen adli kontrol tedbiri ortadan kalkmaktadır.

4.Adli Kontrol İmza İhlalinin Cezası Nedir?

İmza kapsamındaki adli kontrol tedbirini, geçerli bir neden olmaksızın ihlal etme eylemi; sanık veya şüphelinin kalan cezasının infaz edilmesine veya hakkında tutuklama kararı verilmesine neden olabilmektedir.

5.Adli Kontrol Tedbiri Adli Sicile İşlenir Mi?

Adli kontrol tedbir kararı; sanık veya şüphelinin adli sicil kaydına, diğer bir ifadeyle sabıka kaydına, işlenmemektedir. Bunun sebebi, ortada bir ceza mahkumiyet veya kesinleşmiş bir mahkeme kararının bulunmamasından kaynaklanır.

6.Adli Kontrol Tedbiri Kendiliğinden Kalkar Mı?

Adli kontrol tedbiri, öngörülen sürenin dolmasıyla birlikte kendiliğinden sona
ermektedir. Bu süreler; ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde en çok 2 yıl, görevine giren işlerde ise en çok 3 yıl olmaktadır. Bilinmelidir ki, ilgili süreler kendi usul ve hükümlerine binaen uzatılabilir.

Adli Kontrol Tedbirine İlişkin Bazı Yargıtay Kararları

  1. ‘’Sanığın, 05.08.2013 tarihli mahkumiyet hükmüyle birlikte verilen adli kontrol kararına yasal süresinde itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Kanun yararına bozma talebinde söz edilen ve Dairemizce mahallinden getirtilerek incelenen, sanık müdafiince mahkemeye sunulmuş 23.09.2013 tarihli dilekçe içeriğinin esas itibariyle 05.08.2013 tarihli adli kontrol kararına itiraz mahiyetinde olmadığı ve adli kontrol kararının kaldırılması veya değiştirilmesi talebini içerdiği, Mahkemesince kovuşturma evresinin her aşamasında ileri sürülebilecek nitelikteki bu talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği ve bu karardan sonra yasal süresine bağlı yeni bir itiraz yasa yolunun başlayacağı gözetilmeden, 23.09.2013 tarihli dilekçe içeriğini karşılamayacak ve CMK’nın 110 ve 111. maddelerine aykırı olacak biçimde yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiş olup, Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24.10.2013 tarih ve 2013/658 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, bozma sebebine göre tebliğnamedeki 2 nolu bozma nedeninin incelenmesine yer olmadığına, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE…’’ (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 20.02.2014 Tarihli, 2014/1494 Esas, 2014/2310 Karar nolu karar)
  2. ‘’5271 sayılı Kanunun 103/2. maddesi gereğince soruşturma evresinde
    şüphelinin işlediği iddia olunan suç nedeni ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi halinde adli kontrol kararının kendiliğinden sona ereceği hüküm altına alındığından, usul hükümlerinde kıyasın mümkün olduğuna ilişkin genel hukuk kaidesinden hareketle kovuşturmanın beraat, mahkumiyet, düşme vb. bir kararla sona ermesi halinde de adli kontrol tedbirinin kendiliğinden sona ereceğinin kabulünün zorunlu olması karşısında, somut dava dosyasına konu sanık hakkındaki kovuşturma aşamasının hükmün Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 17/04/2015 tarihli ve 2010/24551 esas, 2015/31075 karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilerek kesinleşmesi suretiyle sona erdiği ve böylece sanık hakkındaki yurtdışına çıkamama adli kontrol tedbirinin kendiliğinden nihayete erdiği ve artık devamında hükmün infazına geçildiği de dikkate alındığında hükümlü hakkındaki yurtdışı çıkış yasağının devamında herhangi bir hukuki yararın bulunmadığı düşünüldüğünden, merciince yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği…’’ (Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 23.05.2016 Tarihli, 2016/3193 Esas, 2016/2613 Karar nolu karar)
  3. ‘’… davacı hakkında uygulanan adli kontrol tedbiri nedeniyle oluştuğu
    anlaşılan zararın CMK”nın 141/1. maddesi kapsamında açıkça lafzi olarak
    belirtilmediği, ancak 18.06.2014 tarih ve 6546 sayılı Kanunun 70. maddesiyle CMK”nın 141. maddesine eklenen 3. fıkradaki “Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, davacı hakkında kaldırılmış olmasına rağmen uygulanmaya devam edilen adli kontrol tedbiri nedeniyle davacı yararına (hak ve nasafet ilkelerine uygun) makul oranda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş, davacının talep dilekçesinde hükmedilen tazminat miktarlarına uygulanacak yasal faizinin başlangıcının belirtilmemiş olması nedeniyle faiz başlangıcının dava tarihinden başlatılmasında bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bu hususa ilişkin düzeltilerek onama isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.’’ (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 22.02.2021 Tarihli, 2019/13827 Esas, 2021/1802 Karar nolu karar)
  4. ‘’Davacının 75.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminatın gözaltına alınma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesi talebine ilişkin söz konusu davada, yerel mahkemece maddi tazminat talebinin reddine, 700 TL manevi tazminatın gözaltına alınma tarihinden, 16.500 TL manevi tazminatın adli kontrol başlama tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine hükmedilmesi üzerine davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesi sonucunda hükmedilen manevi tazminatın 2.000 TL’ye indirilmesi suretiyle düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki maneviStazminat miktarının eksik olduğuna ilişkin bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.’’ (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 28.11.2022 Tarihli, 2021/4978 Esas, 2022/9099 Karar nolu karar)

Adli Kontrol Tedbiri ve Avukatı: Antalya Avukat

Adli kontrol tedbiri, şüpheliye önemli sınırlamalar getirdiği için, profesyonel bir avukat desteği almak bu süreçte kritik bir rol oynar. Antalya’da avukat olarak adli kontrol tedbiri sürecindeki başlıca hizmetlerimiz;

  1. Hukuki Rehberlik Sağlamak: Avukat, şüpheliye adli kontrol tedbirinin ne anlama geldiğini ve bu tedbirin kaldırılması için hangi adımların atılması gerektiğini açıklar.
  2. Başvuru ve İtiraz Süreci: Eğer adli kontrol tedbiri gereksiz veya aşırı ise, avukat, mahkemeye itiraz başvurusu yapabilir ve tedbirin kaldırılmasını talep edebilir.
  3. Tedbirin İhlali Durumunda Savunma Yapmak: Adli kontrol tedbirinin ihlali durumunda, avukat şüphelinin savunmasını yapar ve durumu lehe çevirme adına hukuki yollar arar.
  4. Tedbirin Sona Erdirilmesi İçin Başvurular: Belirli bir süre sonunda, adli kontrol tedbirinin kaldırılması için gerekli başvuruları yapabilir ve mahkemeden bu tedbirin sonlandırılmasını isteyebilir.

Adli kontrol tedbiri, her ne kadar tutuklamadan daha hafif bir önlem olsa da, kişinin günlük yaşamını ciddi şekilde etkileyebilir. Bu nedenle, adli kontrol avukatı ile çalışmak, şüphelinin haklarının korunması için önemlidir. Avukatlar, hukuki süreçleri doğru bir şekilde yönlendirebilir ve şüphelinin en iyi şekilde savunulmasını sağlar.

Adli kontrol tedbiri ile ilgili doğru bilgi ve rehberlik almak, sürecin en kısa sürede ve en az sıkıntı ile atlatılmasına yardımcı olacaktır. Hem suçlu olanların hem de suçsuz olduklarını iddia edenlerin, kendilerini savunabilmesi için adli kontrol avukatı ile çalışmaları son derece önemlidir.

Views: 14

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir