KİŞİLER ARASINDAKİ KONUŞMALARIN DİNLENMESİ VE KAYDA ALINMASI- (TCK Mad. 133)

Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması Suçu

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 133. Maddesinde düzenlenmiştir:

“Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dört bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”

Bu durumda iki kişi arasında yapılan konuşmaların kaydedilmesi kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu değil; özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaktadır. “Yine konuşma dışında kalan kayıtlar örneğin görüntü gibi, bu suçu değil özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturur.”


Suçun Unsurları

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu hem objektif hem de sübjektif unsurları ile birlikte değerlendirildiğinde şu temel yapı taşlarına sahiptir:

1-Fail: TCK m. 133 kapsamında suçun faili bakımından özel bir şart aranmamış olup suçun failinin herkes olabilmesi mümkündür.

2-Mağdur: Söz konusu suç bakımından mağdur herkes olabilir.

3-Fiil (Hareket Unsuru): TCK m. 133’de düzenlenen kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu seçimlik bir suçtur. Buna göre,

  • Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinlenmesi veya bunların bir ses alma cihazı ile kaydedilmesi,
  • Aleni olmayan bir söyleşinin, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alınması,
  • Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verilerin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi,
  • İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması şeklinde işlenebilir.

4-Suçla Korunan Hukuki Değer: Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu, “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiş olup bu suç tipi ile korunan hukuki değer, özel hayatın gizliliğidir.

5-Manevi Unsur: Suç, yalnızca kasten işlenebilen bir suç olup taksirle işlenebilmesi kanunen mümkün değildir.

Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması Suçu Şikâyete Tabi Midir?

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu şikâyete tabi olup fiilin ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikâyette bulunulmalıdır.

Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması Suçu Uzlaştırmaya Tabi Midir?

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu uzlaştırmaya tabiidir.

Zamanaşımı

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu öğrenildikten sonra 6 ay içinde şikâyette bulunulmazsa suçun soruşturulması ve kovuşturulması mümkün değildir.

Cezanın Ertelenmesi

TCK’nın 51. Maddesi uyarınca “İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir.” Dolayısıyla ilgili suç bakımından iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına hükmedildiği takdirde cezanın ertelenmesine karar verilebilir.

Adli Para Cezası

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50. Maddesine göre “Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adlî para cezasına çevrilebilir.” Kısa süreli hapis cezasıise yine TCK’nın 49. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre “Hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, kısa süreli hapis cezasıdır.”

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu Kanun’da üç farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre,

Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişinin alacağı hapis cezası adli para cezasına çevrilemeyecektir.

Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişinin alacağı ceza seçimlik olarak düzenlendiği için hapis cezası alması durumunda bu ceza adli para cezasına çevrilemeyecektir.

Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişinin alacağı ceza hapis ve adli para cezası olarak birlikte öngörülmüştür. Hapis cezası kısa süreli olmadığı için adli para cezasına çevrilemeyecektir.

HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması)

İlgili suçtan iki yıl veya daha az süreli hapis cezası alınması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. HAGB kararı verilebilmesi için;

  • Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
  • Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
  • Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın; aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir.

Emsal Kararlar

“Sanığın üzerine atılı kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun 5560 sayılı Kanunun 24. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253/1-a maddesi gereğince uzlaşmaya tabi suçlardan olduğu nazara alınarak, sanık ve şikayetçiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmelerinin hukuki sonuçları anlatılıp, 5560 sayılı Kanunun 25. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 254/1. maddesi uyarınca sanık ve şikayetçinin bu yönde beyanları alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 12.Ceza Dairesi 2013/15626 E., 2014/8990 K., 14.04.2014)

“Dosya içeriğine, sanık savunması, müşteki beyanı ve bilirkişi raporlarına göre, sanığın özel bir bankanın genel müdürlüğü bünyesinde inşaat proje sorumlusu, müştekinin ise aynı birimde inşaat birim müdürü olarak çalıştığı, sanığın, müştekinin kendisi hakkında performans değerlendirmesi için odasında müdür yardımcısı Eray’ın da katılımıyla yaptığı aleni olmayan toplantıda konuşulanları, diğerlerinin rızası olmaksızın cep telefonu ile kayda alarak toplantıda müştekinin kendisine hakaret ettiği iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığında şikayetçi olması şeklinde gelişen olayda; sanığın aksi kanıtlanamayan bankada 2003-2012 yılları arasında görev yaptığı, 2009 yılında birim müdürü olarak çalışmaya başlayan müştekinin göreve başladığı günden bu yana kendisine karşı negatif bir tutum içerisinde olduğu, eski çalışan olması nedeniyle kendisini tasfiye etmek istediği, daha önce iş ortamında kendisine sözlü olarak hakaret ettiği, toplu ortamlarda kendisine karşı rencide edici ve küçük düşürücü tavırlar sergilediği, yaklaşık 1 ay önce hakkında haksız yere soruşturma başlattığı, olay günü de, performans değerlendirme toplantısında kendisine hakaret içerikli sözler söylemesi nedeniyle üzerindeki cep telefonu ile gizlice kayıt yaptığı, eylemi başka türlü ispat etmesinin mümkün olmadığı yönündeki savunması ile bu savunmayı doğrulayan bilirkişi raporuna göre, sanığın başkaca şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde iken toplantıda kendisine yönelik hakaret içerikli konuşmayı kayda aldığı, sanığın eyleminin hukuka aykırı olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığı anlaşıldığından, tebliğnamede bozma öneren düşünceye iştirak edilmemiş, gerekçede her ne kadar, atılı suçta failin aleni olmayan konuşmanın tarafı olmayan herhangi bir kişi olması gerektiğinden sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmadığı belirtilerek sanığın beraatine karar verilmiş ise de, gerekçesi yanlış olan hükmün, sonucu itibariyle doğru olduğu anlaşılmakla bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.” (Yargıtay 12.Ceza Dairesi 2013/26087 E., 2014/10205 K., 28.04.2014)

“Sanığın, işvereni olan katılan ve iş yerinde muhasebeci olarak istihdam edilen Esat isimli şahısla, katılanın odasında bir araya geldikleri 31.10.2008 günü, cep telefonunun kamera fonksiyonunu aktif hale getirerek, iş akdinin fesh edilmesinden kaynaklanan tazminat alacağı ile ilgili üçü arasında geçen konuşmaları gizlice kaydedip, elde ettiği kayıttan oluşturduğu CD’yi, katılan aleyhine açtığı iş mahkemesindeki davaya 19.03.2009 tarihli dilekçe ekinde delil olarak ibraz ettiği olayda,

Şikayete konu CD’nin çözümüne ilişkin bilirkişi raporuna ve alınan beyanların içeriğine göre, taraflar arasında gerçekleşen iletişimin başkaları tarafından ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek aleni olmayan söyleşi nitelinde olduğu, sanığın, katılan tarafından kendisine karşı işlenmekte olan ve ani gelişen bir suç (örneğin; cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bulunmadığı halde, kaybolma olasılığı bulunan mevcut delilin muhafazasını sağlamak için değil, önceden hazırlıklı ve planlı şekilde, yeni bir delil elde etmek amacıyla hareket ettiği ve şikayete konu CD’yi hukuki uyuşmazlıkta avantaj sağlamak amacıyla kullanarak, CD içeriğindeki konuşmaların başkaları tarafından öğrenilmesine neden olduğu anlaşılmakla,

Sanığa, katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alması biçiminde isnat edilen ve sübutu kabul edilen 31.10.2008 tarihli eyleminden dolayı TCK’nın 133/2. madde ve fıkrasındaki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun, aynı Kanunun 139/1. madde ve fıkrası uyarınca soruşturulmasının ve kovuşturulmasının şikayete tabi olduğu, her ne kadar katılanın vekili aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan 16.07.2009 tarihli dilekçede fiilin ve failinin kim olduğunun 31.03.2009 tarihinde öğrenildiği yazılı ise de, soruşturma evresinde düzenlenen bilirkişi raporuna göre, kaydın sonunda, sanığın, “…telefona da kaydedildi…” ve katılanın “…İstediğin kadar yap kaydı…” biçimindeki konuşmalarından katılanın kaydetme fiilini ve failini kaydın sonunda 31.10.2008 tarihinde öğrendiğinin anlaşılması karşısında, kaydetme eylemi açısından şikayetin TCK’nın 73/1. madde ve fıkrasında öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra yapıldığı, dosya içeriği itibariyle de CMK’nın 223/9. madde ve fıkrasındaki derhal beraat kararı verilmesini gerektirir şartlar bulunmadığı nazara alınarak, kovuşturmada şikayet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkındaki TCK’nın 133/2. madde ve fıkrasındaki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan açılan davanın aynı Kanun’un 139/1, 73/1 ve CMK’nın 223/8. madde ve fıkraları gereğince düşmesine karar verilmesi,

Ayrıca, suç tarihinden sonra, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 80. maddesi ile yapılan değişiklikle TCK’nın 133/3. madde ve fıkrasında, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişinin cezalandırılacağının düzenlenmiş olması ve sanığın tarafı olduğu içeriği özel olmayan söyleşinin kaydedilmesi suretiyle elde ettiği verileri ifşa etmesi karşısında, 6352 sayılı Kanunun 80. maddesi ile yapılan değişiklikten sonraki TCK’nın 133/3. madde ve fıkrasındaki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun ve aynı Kanunun 134/2. madde ve fıkrasında tanımlanan görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanığa isnat edilen TCK’nın 133/3. madde ve fıkrasındaki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi gereğince beraat hükmü kurulması gerekirken,

Dairemizin 13.01.2014 tarihli bozma ilamına uyulmasına rağmen sanık hakkında TCK’nın 133/2. madde ve fıkrası gereğince hüküm kurulmaksızın, sübut bulan eylemlerin tamamı aynı Kanun’un 133/3. madde ve fıkrası kapsamında değerlendirilip, sanığın lehine olan düzenlemeler dikkate alınmaksızın ve yasal, yeterli, geçerli bir gerekçeye de dayanılmaksızın, 6352 sayılı Kanun’un 80. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki TCK’nın 133/3. madde ve fıkrasındaki kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10.07.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2019/4368 E., 2019/8324 K., 10.07.2019)

Av. Gökhan AKGÜL & Av. Züleyha APAYDIN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir