ADİL YARGILAMAYI ETKİLEMEYE TEŞEBBÜS SUÇU

SUÇUN KANUNİ TANIMI   

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, Türk Ceza Kanunu’ nun “Adliyeye Karşı Suçlar” başlığı altında madde 288’ de düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesinde;

TCK Madde 288- (1) Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.

ifadelerine yer verilmiş; yargılama sürecine etki edebilecek baskıcı ve kötü niyetli yayınların engellenmesi amaçlanmıştır.

SUÇUN UNSURLARI

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu hem objektif hem de sübjektif unsurları ile birlikte değerlendirildiğinde şu temel yapı taşlarına sahiptir:

1-Fail: İlgili kanun hükmünde suçun faili bakımından özel bir şart aranmamış olup suçun failinin herkes olabilmesi mümkündür.

2-Mağdur: Söz konusu suç bakımından mağdur, kamudur.

3-Fiil (Hareket Unsuru): TCK m. 288 bakımından hareket unsuru; alenen sözlü veya yazılı olarak beyanda bulunmaktır. Suç soyut tehlike suçu olup suçun oluşumu bakımından failin yargı görevi yapan kişiyi, bilirkişiyi veya tanığı etkileme girişiminde bulunması gerekmektedir. Yargı görevlisinin, bilirkişinin veya tanığın failin eylemleri neticesinde etkilenip etkilenmemesinin suçun oluşumu bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Alenen beyanda bulunulmuş olması suçun oluşumu bakımından yeterlidir.

4-Suçla Korunan Hukuki Değer: Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, “Adliyeye Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiş olup bu suç tipi ile korunan hukuki değer, adil yargılanma hakkı ve kamu yararıdır.

5-Manevi Unsur: Suç yalnızca kasten işlenebilmekte olup failin, görülmekte olan bir dava veya yapılmakta olan bir soruşturma hakkında hukuka aykırı işlem tesisi veya gerçeğe aykırı beyanda bulunulması için yargı görevlisi, bilirkişi veya tanığı alenen etkilemek istemesi gerekmektedir. Suçun taksirle işlenebilmesi kanunen mümkün değildir.

6-Suçun Konusu: İşbu suçun konusunu, görülmekte olan bir dava veya yapılmakta olan bir soruşturma oluşturmaktadır.

ŞİKAYET SÜRESİ, ZAMANAŞIMI VE GÖREVLİ MAHKEME

TCK m. 288 kapsamında düzenlenen söz konusu suç şikayete tabi olmayıp soruşturma işlemleri savcılık tarafından re’sen gerçekleştirilir. Suçun soruşturulması için şikayet süresi olmamasına rağmen dava zamanaşımı 8 yıllık süreye tabidir. Görevli mahkeme ise Asliye Ceza Mahkemesi’dir.

TCK m. 75 ile düzenleme altına alınan ön ödeme, yapılan soruşturma neticesinde hakkında kamu davası açılacak failin işlenen suçun cezasıyla bağlantılı olarak belirlenen parayı ödemesi halinde hakkında kamu davası açılmamasını veya açılmış davanın düşmesini sağlayan bir ceza kurumudur. İşbu kurum, uzlaşma kapsamı dışında kalan ve üst sınırı altı ayı geçmeyen hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlar bakımından uygulanmaktadır. Adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs suçu da ön ödeme kapsamında yer alan suçlardandır.

ADLİ PARA CEZASI VE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

TCK m.288 uyarınca; görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi hakkında elli günden az olmamak üzere doğrudan adli para cezasına hükmedilir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), sanık hakkında hükmolunan cezanın belirli bir denetim süresi içerisinde ve belirli koşulların varlığı halinde hiçbir şekilde sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılmasıdır. İlgili suç tipi bakımından hükmedilen adli para cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilebilmesi mümkündür.

KONUYA İLİŞKİN KARARLAR

“…Dairemizin 15.11.2017 tarihli tevdi kararı uyarınca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından katılan vekilinin adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyizi ile ilgili olarak görüş içeren ek tebliğnamenin düzenlendiği belirlenerek yapılan incelemede: Belediye Başkanı olarak görev yapan şikayetçi Adnan ile ilgili Gebze Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir adli soruşturmaya ilişkin sanık … tarafından yapılan haberlerden dolayı sanık hakkında adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve gizliliğin ihlali suçlarından açılan dava kapsamına göre; sanığa atılı adliyeye karşı işlenen suçların koruduğu hukuki yarar ve niteliği itibariyle şikayetçinin sanığa yüklenen suçların mağduru olmadığı ve suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle davaya katılma hakkı bulunmadığı gözetilmeksizin davaya katılmasına karar verilmiş olması hukuki değerden yoksun olup, hükümleri temyiz yetkisi vermeyeceğinden, şikayetçi vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi gereğince isteme aykırı olarak REDDİNE, 08.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2018/ 264 E., 2018/ 5255 K., 08.05.2018 T.)

“…Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 288/1. madde ve fıkrasında, “Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 93. maddesi ile “Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde değiştirilmiştir. Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun oluşabilmesi için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye yönelik sözlü ya da yazılı beyanın, “aleni”; yani, “belirsiz sayıda kişi tarafından algılanabilir” olması gerekir. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; sanık Avukat …’in, … ile Avukat … Aytan arasında meydana gelen kavga olayı nedeni ile ilgili Marmaris Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/2991 soruşturma numaralı dosyasında tanık olarak beyanına başvurulan müvekkili şikayetçi …üzerinde baskı kurarak …’ın beyanını değiştirmesini sağlaması biçiminde sübutu kabul edilen eyleminin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 288/1. madde ve fıkrasında düzenlenen adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun “alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunma” ögesini taşımadığı ve sanığa yüklenen adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde isabet görülmemiş olup…” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2019/ 1090 E., 2019/ 5889 K., 08.05.2019 T.)

“…Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;
Sanığa yüklenen adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun niteliği itibariyle suçtan doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan katılanın anılan suçtan davaya katılmasına karar verilmesi hukuken geçersiz ve yok hükmünde olup, hükmü temyize yetki vermeyeceğinden katılan vekilinin bu suçtan kurulan hükme yönelik temyiz talebinin CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE…” (Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2014/ 1054 E., 2014/ 6875 K., 04.06.2014 T.)

“…..Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulunun istikrarlı kararlarıyla sürdürülen uygulamaya göre, temyiz incelemesine konu olan suçların yaptırım miktarlarında suç tarihinden sonra tebliğname tarihine kadar yapılan değişiklikler dikkate alınıp tebliğname tarihindeki yaptırım miktarları göz önünde bulundurularak görevli ceza dairesi belirlenmeli, çeşitli suçlara ilişkin açılan davalardan en ağırı belirlenirken de, suçun temel şekline göre hapis cezasının üst sınırı daha fazla olan suça ilişkin dava daha ağır kabul edilmeli, üst sınırlarının eşit olması halinde alt sınırı daha fazla hapsi gerektiren suça ilişkin davanın daha ağır olduğu sonucuna varılmalıdır. Hapis cezası ile birlikte öngörülen adlî para cezaları ise, her iki suça ilişkin hapis cezalarının alt ve üst sınırlarının eşit olması halinde dikkate alınmalıdır. Somut olayda 03.12.2015 tarihli tebliğname tarihi itibarıyla, kanun yararına bozmaya konu suçlardan iddianamede anlatılan ve sevk maddeleri gösterilen; adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun yaptırımı 5237 sayılı TCK’nın 288. maddesi uyarınca elli günden az olmamak üzere adli para cezası, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun yaptırımı ise aynı Kanunun 125/3-a maddesi uyarınca bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası olup, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun müeyyidesi daha ağır olduğundan, kanun yararına bozma incelemesinin, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçuna ilişkin temyiz davalarına bakmakla görevli Yargıtay 18. Ceza Dairesine ait olduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı isabetli bulunduğundan, Yargıtay 18. Ceza Dairesinin görevsizlik kararının kaldırılmasına ve dosyanın anılan daireye gönderilmesine karar verilmelidir…” biçimindeki kararında da vurgulandığı üzere, tebliğname tarihi dikkate alındığında TCK’nın 125/3-a madde, fıkra ve bendindeki hakaret suçunun cezasının TCK’nın 288/1. madde ve fıkrasındaki adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun cezasından daha ağır olmasına göre, 6572 sayılı Kanun’un 27. maddesi ile 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’na eklenen geçici 14. madde uyarınca yeniden oluşturulan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından kabul edilerek 27.01.2017 gün ve 29961 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp 01.02.2017 tarihinde yürürlüğe giren ve 14.04.2017 olan tebliğname tarihine nazaran uygulanması gereken 20.01.2017 gün ve 2017/1 sayılı iş bölümü kararı gereğince temyize konu hükümlerin incelenmesi görevi Yargıtay 18. Ceza Dairesine ait bulunduğundan, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, görev uyuşmazlığının çözülmesi amacıyla dosyanın Yargıtay Başkanlar Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 18.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2017/ 3521 E., 2017/ 7627 K., 18.10.2017 T.)

“…Sanığın, kendisini Adalet müfettişi olarak tanıtmak suretiyle haksız menfaat temin etmeye ve yargı görevini yapan kişiler üzerinde baskı kurmaya çalıştığı, bu şekilde nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarını işlediğin iddia edildiği olayda, katılanı arayan kişinin sanık olduğunun kesin olarak tespit edilemediği, söz konusu telefon numarasının sanık adına olduğunun belirlenemediği, sanığın sesinin katılan ve diğer tanıklar tarafından teşhis edilemediği, buna göre sanığın atılı suçları işlediğine dair mahkumiyete yeter kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, beraat hükümlerinin kanuna aykırı olduğuna ve eylemin suç teşkil ettiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA…” (Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2018/ 678 E., 2018/ 8509 K., 26.11.2018 T.) “… Dosya kapsamına göre, şüpheli …’ın avukat olduğu, vekilliğini yaptığı şirket ile müşteki arasındaki davalara baktığı, bu davalar esnasında hileli işlemler yaptığı ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ettiği şeklindeki iddiaların görev sırasında işlenmiş bir suç niteliğinde görülerek, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 58/1. maddesi uyarınca soruşturma izni verilip verilmeyeceğinin takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, (…) Sulh Ceza Hakimliğinden kesin olarak verilen 26/03/2020 tarihli ve 2020/430 Değişik İş sayılı kararın 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (a) bendi uyarınca sonraki işlemlerin itiraz merciince yerine getirilmesine, 15/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2021/ 1875 E., 2021/ 12170 K., 15.06.2021 T.)

Av. Gökhan AKGÜL & Av. Yasemin ERAK

ADİL YARGILAMA VE ANTALYA CEZA AVUKATI

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını korumayı amaçlayan önemli bir suç tipidir. Bu suç, mahkemelerin karar sürecine haksız biçimde müdahale etmeye çalışan eylemleri kapsar. Hakim, savcı veya tanık üzerinde baskı kurmak, yönlendirmeye çalışmak ya da yargısal sürece dışarıdan etki etmek, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs olarak değerlendirilir. Bu tür durumlarda, hem mağduriyetlerin önlenmesi hem de yargı sürecinin adil biçimde yürütülmesi için hukuki destek almak büyük önem taşır. Antalya avukat desteğiyle, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında haklarınızı koruyabilir, süreci hukuka uygun şekilde yönetebilirsiniz. Alanında uzman bir Antalya ceza avukatı, adil yargılama hakkınızın ihlal edilmemesi için etkili bir savunma stratejisi oluşturabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir