KAMU GÖREVLİSİNİN SUÇU BİLDİRMEMESİ SUÇU

SUÇUN KANUNİ TANIMI   

Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçu, Türk Ceza Kanunu’ nun “Adliyeye Karşı Suçlar” başlığı altında madde 279’ da düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesinde;

TCK Madde 279- (1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, adlî kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

ifadelerine yer verilmiş; kamu görevlisinin görevini yaptığı sırada ve görevine ilişkin olarak bir suçun işlendiğini öğrenmesi halinde bu durumu yetkili makamlara bildirmekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.

SUÇUN ŞARTLARI

TCK m. 279 kapsamında suçun oluşumu, bazı şartlara bağlıdır. İşbu şartlar;

1-Suçun failinin kamu görevlisi olması gerekmektedir. İşbu suç özgü nitelikte bir suç olup suçun faili yalnızca kamu görevlisi olabilir. TCK m.6/1- c maddesinde kamu görevlisi “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” olarak tanımlanmıştır. Bu doğrultuda devlet hastanesinde görev yapan doktor, öğretmen ya da kolluk görevlisi kamu görevlisi olarak adlandırılır ve TCK m. 279 kapsamında ihmali eylemleri neticesinde cezai sorumlulukları söz konusu olur. İlgili suçun, TCK m. 280 kapsamında düzenlenen “sağlık mesleği mensubunun suçu bildirmemesi” suçundan ayrıldığı önemli noktalardan biri de budur. Zira özel hastanede çalışan bir doktorun ihmali eylemleri kamu görevlisi sıfatı taşımadığından TCK m.279 kapsamında değil, TCK m. 280 kapsamında değerlendirilir. Buna karşılık devlet hastanesinde görev yapan doktor, kamu görevlisi sıfatını haiz olduğundan TCK m. 279 kapsamında sorumlu tutulur.

2-Failin suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenmesi gerekmektedir: TCK m. 279 uyarınca suçun oluşumu için kamu görevlisinin, suç teşkil eden fiili görevini ifa ederken veya göreviyle bağlantılı olarak öğrenmesi gerekmektedir. Eğer kamu görevlisi söz konusu suçu özel yaşamı içerisinde, göreviyle ilgisi olmayan bir nedenle öğrenmişse bu madde kapsamında sorumluluğu söz konusu olmaz. Örneğin; bir sosyal hizmet uzmanının görevlendirildiği ev ziyaretinde çocuğa karşı bir istismar vakası olduğunu fark etmesi ve bunu yetkili makamlara bildirmemesi halinde suç oluşacaktır. Buna karşın aynı kamu görevlisinin bir arkadaş buluşmasında veya sosyal medya aracılığıyla öğrendiği bir suça dair TCK m. 279 kapsamında bildirim yükümlülüğü yoktur.

3-Bildirim yükümlülüğünün ihlal edilmiş olması veya bildirimde bulunmada gecikme gösterilmesi gerekmektedir: Suçun oluşumu için kamu görevlisinin yalnızca bir suçun oluşumunu göreviyle bağlantılı olarak öğrenmiş olması yeterli değildir; aynı zamanda bu durumu yetkili makamlara bildirmemesi veya bildirmede gecikme göstermesi de gereklidir.

SUÇUN UNSURLARI

Kamu görevlisinin suçu bildirmeme suçu hem objektif hem de sübjektif unsurları ile birlikte değerlendirildiğinde şu temel yapı taşlarına sahiptir:

1-Fail: TCK m. 279 kapsamında suçun faili, göreviyle bağlantılı olarak bir suçun işlendiği öğrenen ancak bu durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bildirimde bulunmakta geciken kamu görevlisidir.

2-Mağdur: Söz konusu suç bakımından mağdur, toplumu oluşturan herkestir.

3-Fiil (Hareket Unsuru): TCK m. 279 bakımından hareket unsuru; bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara “bildirmeme” veya “geç bildirme” fiilidir. Suç, seçimlik hareketli bir suç olup iki hareketten birinin gerçekleştirilmesi suçun oluşumu bakımından yeterlidir.

4-Suçla Korunan Hukuki Değer: Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçu, “Adliyeye Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiş olup bu suç tipi ile korunan hukuki değer, adli işleyişteki düzenin korunması ve toplumsal yardımlaşmadır.

5-Manevi Unsur: Suç, yalnızca kasten işlenebilen bir suç olup taksirle işlenebilmesi kanunen mümkün değildir.

SUÇUN NİTELİKLİ HALLERİ

Türk Ceza Kanunu m. 279’ da düzenlenen kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçu, bazı durumlarda daha ağır cezayı gerektirir nitelikli hallerle birlikte düzenlenmiştir. TCK m. 279/2 uyarınca bu suçun, adli kolluk görevlisi tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Nitekim adli kolluk, suçların soruşturulmasında doğrudan görev alan birim olup suçla ilgili bilgileri ilk elden edinme imkanına sahiptir. Bu nedenle adli kolluk görevlilerinin bildirim yükümlülüklerini ihlal etmeleri halinde daha ağır cezai hükümlere tabi tutulması öngörülmüştür.

ŞİKAYET SÜRESİ, ZAMANAŞIMI VE GÖREVLİ MAHKEME

TCK m. 279 kapsamında düzenlenen işbu suç şikayete tabi olmayıp soruşturma işlemleri savcılık tarafından re’sen gerçekleştirilir. Suçun soruşturulması için şikayet süresi olmamasına rağmen dava zamanaşımı 8 yıllık süreye tabidir. Görevli mahkeme ise Asliye Ceza Mahkemesi’dir.

ADLİ PARA CEZASI, HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI VE ERTELEME

TCK m.279 uyarınca; kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cezanın alt ve üst sınırları ele alındığında; hapis cezasının adli para cezasına çevrilebilmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ve cezanın ertelenmesi kararı verilebilmesi mümkündür.

KONUYA İLİŞKİN KARARLAR

“…I- Şikayetçiler … ve … vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçundan doğrudan zarar görmeyen şikayetçilerin davaya katılma hakkı bulunmaması nedeniyle temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi gereğince reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, şikayetçiler vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın ONANMASINA, II- Sanık …’ın temyiz itirazlarının incelenmesinde; Oluşa ve dosya kapsamına göre; düğünde havaya ateş edilmesi olayının akabinde ölüm olayının gerçekleştiği ve öldürme suçunun derhal Cumhuriyet Savcılığına bildirilmiş olması karşısında, sanığın üzerine atılı kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçunun unsurları oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 25.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi…” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2017/ 10889 E., 2017/ 10264 K., 25.09.2017 T.)

“…Sanık … hakkında kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçu yönünden yapılan incelemeye gelince;
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davaya konu eksik eşyalar nedeniyle oluşan vergi ve para cezalarının sanık tarafından tahsilatlarının yapılmış olması, olaya ilişkin Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında gerekli soruşturmanın yapılmış olması ve neticesinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi, karşısında beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet Savcısı, katılan idare vekili ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi…” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2017/ 10549 E., 2018/ 960 K., 01.02.2018 T.)

“…Sanık …’in üzerine atılı denetim görevini ihmal ederek zimmete neden olma ile sanıklar … ve …’ün üzerlerine atılı kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçlarının 5237 sayılı TCK’nın 251/2 ve 279/1. maddelerinde öngörülen cezalarının üst sınırları itibarıyla aynı Kanun’un 66/1-e maddesinde belirtilen 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımını kesen son işlem olan 06/06/2013 ve 19/12/2013 tarihli sorgular ile inceleme günü arasında bu sürenin gerçekleştiği, zamanaşımını kesen başkaca bir sebebin de bulunmadığı anlaşıldığından hükümlerin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasa’nın 322/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca sanıklar haklarında açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE…” (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2019/ 3773 E., 2023/ 1171 K., 15.02.2023 T.)

“…Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçundan şüpheliler …, … ve … haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda, Erciş Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 25.08.2017 tarihli ve 2017/3043 soruşturma, 2017/1031 esas, 2017/825 sayılı iddianamenin iadesine dair Erciş 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.09.2017 tarihli ve 2017/280 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin 05.10.2017 tarihli ve 2017/542 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi” başlıklı 279. maddesinde yer alan, “(1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklindeki düzenleme, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161. maddesinde yer alan, “(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet Savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet Savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 02.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama usulü uygulanır.” şeklindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, Dosya kapsamına göre, Erciş Çelebibağı Çok Programlı Lisesinde öğretmen olarak görev yapan şüphelilerin mağdur Pınar’ın cinsel istismara uğradığını kendilerine bildirmesine rağmen yetkili merciilere durumu bildirmediklerinden bahisle haklarında kamu davası açılması karşısında, yargılamaya konu edilen kamu görevlisinin suçu bildirmemesi eylemininin kamu görevlisinin görevinin icrası kapsamında değerlendirilemeyeceği ve görev suçu olarak kabulünün mümkün olmaması sebebiyle, genel hükümler kapsamında soruşturma yapılarak haklarında kamu davası açılabileceği cihetle, itirazın bu yönüyle kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 08.05.2018 gün ve 2018…3880 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.05.2018 gün ve KYB/2018…41395 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
TÜRK MİLLETİ ADINA Gereği görüşülüp düşünüldü: 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasanın 1. maddesine göre “Bu Kanunun amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemektir.” Aynı Yasanın 2. maddesi ise “Bu Kanun, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanır.” hükmünü öngörmektedir.
Somut olayda; görev yaptıkları okulda öğrenim gören…adlı öğrencinin uğradığını iddia ettiği cinsel istismar olayını öğrenmelerine rağmen yetkili mercilere durumu bildirmediklerinden bahisle kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçunu işlediği iddia olunan şüpheli öğretmenlerin eyleminin görevle ilgili olarak işlenmesinin söz konusu olamayacağı, görevden doğan bir suç niteliği de taşıyamayacağı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.02.2004 gün, E. 2004/2…10 2004/90 sayılı kararında da belirtildiği gibi 4483 sayılı Yasadaki “kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suç” ifadesinin, görev ile bağlantılı olarak, sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilen, failin kamu görevlisi olmasının suç tipinde kurucu öğe olarak öngörüldüğü suçları ifade ettiğinin düşünülmemesi hukuka aykırıdır.
Bu açıklamalar ışığında; itiraz mercii tarafından, soruşturma konusu olayda, 4483 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasının olanaksız olduğu ve genel hükümler uyarınca Cumhuriyet Savcısı tarafından doğrudan dava açılmasının usul ve yasaya uygun bulunduğu gözetilmeyerek 4483 sayılı Yasa hükümleri gereği görevli idari makam tarafından soruşturma izni alınmadığı gerekçesiyle verilen iddianamenin iadesi kararına yapılan itirazın kabulü yerine, yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmemiş ve anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Erciş Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05.10.2017 gün ve 2017/542 değişik iş sayılı itirazın reddine ilişkin kararının CMK.nun 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 18.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi…” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2018/ 5860 E., 2019/ 3373 K., 11.03.2019 T.)

“…Dava konusu olay, ihbar üzerine … tarafından orman muhafaza memuru olan sanık …’ün görev yaptığı Çamlıdere Benliyayla Orman İşletme Şefliğinde yapılan soruşturmada, dikili ağacı damgalama işi yapan sanığın, daha önceden izinsiz olarak kesilmiş ağaçları gördüğü halde bu ağaçları usulüne uygun kesilmiş gibi göstermek amacı ile dosya kapsamında tanık olarak dinlenen işçiler aracılığıyla damgaladığı ve kaçak kesimlere ilişkin suç zaptı düzenlemesi gerekirken düzenlemeyerek adli makamlara bildirmediği iddiasıyla atılı suçu işlediğine ilişkindir. IV. GEREKÇE 1. Dosya kapsamında yer alan, ihbar tutanağı, … tarafından düzenlenen 18.08.2014 tarihli soruşturma raporu, 04.08.2014 tarihli bilirkişi raporu ile tanıklar Ü.Ö., V.P., H.K. ve Ş.G.’nin beyanları ile tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, kamu görevlisi olan sanığın olay tarihinde olay yerinde olduğu ve kaçak ağaç kesimleri hakkında suç tutanağı düzenlemesi gerekirken düzenlemeyerek üzerine atılı suçu işlediği anlaşılmakla, sanık müdafiinin bu yöndeki temyiz isteği reddedilmiştir. 2. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir…” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2021/ 18277 E., 2023/ 4479 K., 12.06.2023 T.)

Av. Gökhan AKGÜL & Av. Yasemin ERAK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir