HAKSIZ ARAMA SUÇU

SUÇUN KANUNİ TANIMI   

Haksız arama suçu, Türk Ceza Kanunu’ nun “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığı altında madde 120’ de düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesinde;

TCK Madde 120- (1)  Hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

ifadelerine yer verilmiştir.

SUÇUN UNSURLARI

Haksız arama suçu hem objektif hem de sübjektif unsurları ile birlikte değerlendirildiğinde şu temel yapı taşlarına sahiptir:

1-Fail: TCK m. 120 kapsamında suçun faili, hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisidir. Suç yalnızca kamu görevlisi tarafından işlenebilecek olup özgü bir suç niteliğindedir.

2-Mağdur: Söz konusu suç bakımından mağdur, toplumu oluşturan herkestir.

3-Fiil (Hareket Unsuru): TCK m. 120 bakımından hareket unsuru; bir kimsenin üstünün veya eşyasının kamu görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak aranması fiilidir. Örneğin kişinin ceplerinin veya çantasının hukuka aykırı olarak kamu görevlisi tarafından aranması halinde suçun oluşumu gündeme gelecektir.

4-Suçla Korunan Hukuki Değer: Haksız arama suçu, “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiş olup bu suç tipi ile korunan hukuki değer, kişinin hürriyeti ve dokunulmazlığıdır.

5-Manevi Unsur: Suç, yalnızca kasten işlenebilen bir suç olup taksirle işlenebilmesi kanunen mümkün değildir. Suçun oluşumu adına kamu görevlisinin yetkisiz olduğunu veya yetki sınırlarını aştığını bilmesi ve buna rağmen mağdurun üstünü veya eşyasını araması gerekmektedir.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU NEDİR?

Arama işlemi, yasalar çerçevesinde sınırları belirlenmiş ve yalnızca yetkili kamu görevlileri tarafından gerçekleştirilebilen adli ya da idari nitelikte bir faaliyettir. Ceza hukuku açısından arama; adli arama ve önleme araması olmak üzere iki ayrı başlık altında sınıflandırılmıştır. Arama işlemi kolluk görevlileri, polis, sahil güvenlik, ve gümrük muhafaza görevlilerince yürütülebilir.

Arama işleminin hukuka uygun olabilmesi için belirli koşullar altında gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Aksi durumda işlem hukuka aykırı olarak gerçekleştirilecek olup haksız arama suçu gündeme gelecektir. Hukuka aykırılık 3 temel durumda ortaya çıkacaktır:

1-Aramanın yetkili olmayan kamu görevlisi tarafından gerçekleştirilmesi

2-Arama kararı olmadan veya mevcut kararın sınırları aşılarak işlem yapılması

3-Arama sırasında uyulması gereken usul kurallarına riayet edilmemesi

HAKSIZ ARAMA SUÇUNUN BAŞKA SUÇLARLA BİRLİKTE İŞLENMESİ

TCK m. 120’ de düzenleme altına alınan haksız arama suçunun farklı suç tipleri ile birlikte işlenmesi mümkündür. Bu durum mağdurun hareket özgürlüğünün haksız arama süresini aşacak şekilde uzaması halinde kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, haksız arama esnasında mağdura karşı zor kullanılması halinde ise cebir suçu örnek olarak gösterilebilir.

Failin eylemlerinin aynı zamanda görevi kötüye kullanma suçunun oluşumuna sebebiyet vermesi halinde ise fail yalnızca haksız arama suçu nedeniyle cezalandırılacaktır. Nitekim görevin kötüye kullanılması suçu, kamu görevlilerine uygulanan genel bir suç tipidir. Bu nedenle fail sadece özel bir suç tipi olan haksız arama suçu dolayısıyla cezalandırılacaktır. 

ŞİKAYET SÜRESİ, ZAMANAŞIMI VE GÖREVLİ MAHKEME

TCK m. 120 kapsamında düzenlenen işbu suç şikayete tabi olmayıp soruşturma işlemleri savcılık tarafından re’sen gerçekleştirilir. Suçun soruşturulması için şikayet süresi olmamasına rağmen dava zamanaşımı 8 yıllık süreye tabidir. Görevli mahkeme ise Asliye Ceza Mahkemeleri’dir.

ADLİ PARA CEZASI VE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI

TCK m. 120 uyarınca; hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.  Cezanın alt ve üst sınırları ele alındığında; hapis cezasının adli para cezasına çevrilebilmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi mümkündür.

KONUYA İLİŞKİN KARARLAR

“… Sanık … …. hakkında haksız arama suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde ise; Arama işleminin dayanağı olarak gösterilen ruhsatsız silah taşıma ve uyuşturucu madde bulundurma suçları ile ilgili herhangi bir suç şüphesi bulunmadığı gibi usulüne uygun olarak bir adli arama kararı da bulunmaması karşısında kolluk görevlisi olan sanığın kendisine verilen talimatın hukuka aykırı olduğunu bilerek ya da bilmesi gerekli iken katılanı aramak suretiyle üzerine atılı haksız arama suçunu işlediği sabit olduğu halde dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile ve yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi…” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2016/ 3496 E., 2018/ 10186 K., 02.10.2018 T.)

“…Polis memuru olan sanığın, daha öncesinde sigara kaçakçılığı yaptığını bildiği ve hakkında soruşturma da yaptığı müşteki hakkında yine aynı yönde ihbar yapılması sonrasında ihbarı kolluk amirine bildirip onun talimatına uygun hareket etmesi gerektiği halde, yolda gördüğü müştekinin aracını durdurup görünürde bir suç üstü hali de bulunmadığı halde aracın bagajını açtırıp burada bulunan 11 karton kaçak sigarayı alıp götürdüğü, bu hususu çalıştığı emniyet amirliğine bildirmediği, olayın sonradan emniyete intikal etmesi üzerine sanığın aldığı 11 karton kaçak sigarayı teslim ettiği; sanığın mahkemeden alınmış bir arama kararı, Cumhuriyet Savcısının verdiği bir arama izni veya kolluk amirin verdiği bir arama emri olmadan ve suç üstü halinin bulunmadığı bir durumda müştekinin aracında kaçak sigara bulmak için arama işlemi gerçekleştirmek suretiyle üzerine atılı haksız arama suçunu ve ele geçirmiş olduğu kaçak sigaraların suç oluşturduğunu mesleği gereği bildiği halde bu durumu yetkili mercilere bildirmemek suretiyle TCK’nın 279/2. maddesindeki kamu görevlisinin öğrendiği suçu bildirmemesi suçunu işlediği sabit olduğu cihetle atılı suçlardan mahkumiyeti yerine, yazılı şekilde yerinde olmayan gerekçelerle beraatine karar verilmesi, Yasaya aykırı, cumhuriyet savcısının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA…” (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2019/ 15659 E., 2021/ 15838 K., 10.06.2021 T.)

“…Haksız arama suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 120/1, 43/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 3 ay 3 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/05/2017 tarihli ve 20116/314 esas, 2017/287 sayılı kararına karşı sanık tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/07/2017 tarihli ve 2017/821 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12/02/2018 gün ve 11248 sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi. İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Kanun’un 231/6. maddesindeki “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, 30/01/2017 tarihli talimat duruşması sırasında alınan ifadesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesini istemiyorum” şeklindeki beyanı itibarıyla sanık hakkında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği gözetilerek, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir. Hukuksal Değerlendirme: 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle, – Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması, – Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması, – Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, – Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itirazının bulunmaması, – Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır. İnceleme konusu somut olayda; sanık, 30/01/2017 tarihli talimat duruşmasında CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasını kabul etmemiştir. CMK’nın 231/6. maddesinde “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” şeklindeki düzenleme karşısında uygulanmasını kabul etmeyen sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceğinden, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır. Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, 1- Haksız arama suçundan sanık … hakkında, Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/07/2017 tarihli ve 2017/821 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 2- Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 06/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…” (Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2018/ 2163 E., 2018/ 14454 K., 06.11.2018 T.)

“…B. Somut Uyuşmazlık Yönünden Değerlendirme
… Cumhuriyet Başsavcılığının 06.02.2014 tarihli ve 800-40 sayılı iddianamesi ile; … İl Emniyet Müdürlüğünde görevli sanıklar …, …, …, …, … ve …’in dosyası sonradan tefrik edilen inceleme dışı sanık … Subaşı’yı esrar yüklü araçla 01.12.2013 tarihinde … ilinde yakalamalarına rağmen …’ta yakalamışlar gibi 01.12.2013 tarihli “Olay Yakalama Muhafaza Altına Alma ve Tartı Tutanağı” başlıklı belgeyi düzenleyip imzaladıkları; yine … İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerinden … ve …’nin de gerçeği başından beri bilmelerine rağmen suça konu belgeye imza attıklarından bahisle sanıkların kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 37. maddesi delaletiyle 204/2 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları istemiyle açılan kamu davasında, … 2. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 03.11.2014 tarih ve 45-184 sayı ile; sanıkların atılı suçtan TCK’nın 37. maddesi delaletiyle 204/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına karar verilen dosya kapsamında; Sanıkların kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan cezalandırılmasına ilişkin … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.11.2014 tarihli ve 45-184 sayılı gerekçeli kararında; iddiaya, sanıkların savunmalarına ve delillere yer verildiği, “Gerekçe ve Kanaat” başlığı altında ise “Yukarıda sıralanan deliller ve olaya ilişkin yasal mevzuatın birlikte değerlendirildiği somut olayda; … Emniyet Müdürlüğü Teknik Büro Amirliğinde görevli komiser olan …’nın … C. Başsavcılığının 2013/8285 soruşturma nolu dosyasında, kovuşturması bu dosyadan tefrik edilerek başka bir esasa kaydıyla ayrı yürütülen sanık .tarafından kullanılan. *** . nolu cep telefonu numarası ile ilgili olarak suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve örgüt faaliyeti çerçevesinde sigara kaçakçılığı yapmak suçundan verilen iletişimin tespiti, dinlenilmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin mahkeme kararı doğrultusunda, haklarındaki evrak tefrik edilen sanıklar Veysel Subaşı, … Akar, Ferhat …, Dursun … ve Basri Batmaz’ın esrar ticareti yaptıklarına ilişkin tesadüfen delil niteliğindeki bilgi elde edinildiği, bunu KOM Şube Müdürlüğünde görevli komiser yardımcısı sanık …’e bildirdiği, sanık …’in de geçici olarak KOM şubeye vekaleten bakan terörle mücaadele şube müdürü …’yi durumdan haberdar edip onun da onayını alarak ancak kanunen yetkili mercii olan bağlı olarak çalıştıkları Cumhuriyet savcısını durumdan haberdar etmeden ve herhangi bir izin almaksızın takibe başladıkları, bu kapsamda sanıklar …, …, …, …’in … iline kadar gittikleri, burada sanık … Akar’ın kullandığı aracı takip ettikleri, sanığı takip ederken kaybetme ihtimaline karşı ikinci bir ekip istemeleri sonrasında . ve …’in de geldikleri, sanık …’in yanında sanık …, …, …, … ve … olduğu halde haklarında tefrik kararı verilen öncü ve artçı şekilde seyir halinde olan sanık …’i yanında daralı ağırlığı 67.300 kg, net ağırlğı 64.575 kg olan esrar tabir edilir uyuşturucu madde ile birlikte sanık … Subaşı’nın bulunduğu aracı durdurup, … ilinde yakaladıkları, daha sonrasında sanık … ile bahse konu esrar tabir edilir uyuşturucu maddesini …’a getirip … … yolu üzerinde bulunan Alpet petrol istasyonu mevkiinde yakalamışlar gibi gösterip 01.12.2013 tarihli olay, yakalama, muhafaza altına alma, tartı tutanağını tanzim ettikleri anlaşılmıştır. Mahkememizce oluş ve sübut bu şekilde kabul edilmiş… Yakalama … ilinde gerçekleştiği halde … ilinde gerçekleşmiş gibi gösteren ve usulüne uygun arama emri olmadan, yetki sınırları çerçevesi dışında haksız bir şekilde arama yapılmasına ekip halinde katılan sanık polisler …, …, …, … ve … ve …’ün yakalamayı … ilinde gerçekleştirmeyip … ilinden … iline gelinceye kadar takip ettikleri … ili girişinde Kapıçam mevkiinde çevirme noktası yaparak yakalamayı burada gerçekleştirdikleri yönündeki beyanları ve olayla ilgili yetkili savcıyı durumdan haberdar etmeme gerekçeleri olarak savcı beyin gece geç saatte yapılan operasyonun kendisinin gece aranmayı istememesi yönündeki talimatı ile yaptıkları, ayrıca takipli bir dosya olduğu için de nöbetçi cumhuriyet savcısına bildirmeden uygulamayı bu şekilde yaptıkları yönündeki beyanları kendilerini suçtan kurtarmaya yönelik olduğu, uyuşturucu madde almaya …’a gittiği tahmin edilen bir aracın bu işte tecrübeli birim olan KOM Şube personeli tarafından takip edilip … ilinde bağlantı kurulması sonrasında aracı takip ederlerken …’da durdurup aracın içerisini kontrol etmeden, içinde suç unsurunun varlığına kesin bir şekilde belirlemeden bu aracı ve sanığı yanlarına alarak … il sınırlarına getirip aramayı orada yapmalarının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanıkların aslında … ilinde gerçekleşmeyen bir uyuşturucu temin olayını kendilerine başarı olarak mâl etmek ve uyuşturucu madde yakalama sonrasında yakalayan polis memurlarına kanun gereği ödenecek miktarı almak amacıyla hareket ettikleri, dosyaları tefrik edilen sanıkların … ilinde yakalandıkları yönündeki beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde sanıkların üzerlerine atılı resmi belgede sahtecilik ve haksız arama suçunu işledikleri, bu yönüyle resmi belgenin menfaat temin etme amacıyla gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı, geçici olarak KOM şubeye bakan terörle mücaadele şube müdürü sanık …’nin olayın başından itibaren durumdan haberdar olduğu, yakalamanın … ilinde gerçekleştiğini bildiği halde gerçeğe aykırı sahte olarak düzenlenen resmi belgeye imza attığı anlaşıldığından üzerine atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği, aynı şekilde sanık polis memuru …’nın tesadüfen başka bir suçun işlenmesine delil niteliğinde olacak bilgiye yetkili Cumhuriyet savcısına bildirmediği, diğer sanıkların bu uyuşturucu maddeyi yakalamak üzere il dışına çıktıklarını bildiği ve gerçeğe aykırı şekilde oluşturulan tutanağa bu durumu bilerek imza atması karşısında üzerine atılı resmi belgede sahtecilik … suçunu işlediği kabul edilmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurmak yönünde mahkememizde vicdani kanaat hasıl olmuştur.” biçimindeki gerekçeyle eylemin iddianamede anlatıldığı şekilde kabul edildiği, Mahkemece yapılan bu kabulün de dosyaları tefrik edilen inceleme dışı sanık savunmalarının, hayatın akışına uygun görülmeyen ve suçtan kurtulmaya yönelik olduğu değerlendirilen incelemeye konu sanık savunmalarına üstün tutulmasına dayandırıldığı, akabinde Yerel Mahkemece sanıkların iddianamede gösterilen eylemlerinin kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunu oluşturduğuna ilişkin nitelendirmenin yapıldığı, TCK’nın 61. maddesine göre belirlenen sıra ve esaslara göre söz konusu eylemlere ilişkin uygulanan kanun maddelerinin gösterildiği ve böylece sanıklar hakkında belirtilen suçtan mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşılmakla; Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca mahkûmiyet hükmünün gerekçeli olarak yazıldığı, gerekçenin yazımında CMK’nın 230. maddesinin göz önünde bulundurulduğu, hükmün gerekçeyi ve hüküm fıkrasının CMK’nın 232. maddesindeki hususları içerdiği sonucuna varılmalıdır…” (Ceza Genel Kurulu, 2022/ 47 E., 2023/ 80 K., 15.02.2023 T.)

“…Sanık … hakkında haksız arama suçu ile mağdur sanık … hakkında haksız arama ile katılan …’ya yönelik konut dokunulmazlığını bozma suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesi neticesinde;
Sanıkların eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK’nın 120/1, 116/4 maddelerinin gerektirdiği cezanın üst sınırına göre aynı Kanun’un 66/1-e maddesinde öngörülen 8 yıllık zamanaşımının 13/06/2012 ve 05/06/2012 olan sorgu tarihlerinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar hakkında açılan kamu davalarının, CMK’nın 223/8. maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle DÜŞÜRÜLMESİNE…” (Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2020/ 20604 E., 2020/ 13117 K., 17.11.2020 T.)

“…TCK’nın 257. maddesi genel, tali ve tamamlayıcı bir hüküm olup görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu için eylemin kanunda ayrıca suç olarak tanımlanmamasının gerektiği, suç tarihinde polis memuru olan sanığın emniyet müdürlüğü koridorunda arkadaşları ile oturan katılanın üstünü aralarında başka bir olay nedeniyle önceden husumet bulunması sebebiyle hukuka aykırı olarak 3 kez aradığının anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin TCK’nın 120. maddesinde düzenlenen haksız arama suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması…” (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2015/ 11224 E., 2018/ 4526 K., 20.06.2018 T.)

Av. Gökhan AKGÜL & Av. Yasemin ERAK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir