
Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçu
Nedir?
Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu; Türk Ceza
Kanunu madde 277 f.1’de ‘’Görülmekte olan bir davada (…) gerçeğin ortaya
çıkmasını engellemek veya bir haksızlık oluşturmak amacıyla, davanın taraflarından birinin, (…) sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır.’’ şeklinde düzenlenmektedir. Buna göre ilgili suç; dava sürecinde taraflardan birinin veya birkaçının, sanığın veya mağdurun davanın seyrini değiştirmeye yönelik kendi lehine karar verilmesi, işlem yapılması veya beyanda bulunulması amacıyla hukuka aykırı hareket etmesi sonucunda oluşmaktadır.
Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçunda
Nitelikli Hal
Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunun nitelikli
haline sözü edilen TCK madde 277 hükmünün f.2’sinde aşağıdaki gibi yer verilmiştir: ‘’Birinci fıkradaki suçu oluşturan fiilin başka bir suçu da oluşturması halinde, fikri içtima hükümlerine göre verilecek ceza yarısına kadar artırılır.’’
Dolayısıyla kanun hükmünden; yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturan eylemin, ilgili suçun yanında başka bir suçu da meydana getirmesi durumunda içtima hükümlerine gidileceği ve faile verilecek cezanın yarısı oranında artırılacağı anlaşılmaktadır.
Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçunun
Cezası
Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunun cezası; TCK madde 277’de öngörüldüğü üzere, 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası olmaktadır. Ancak; ilgili teşebbüsün iltimas yani ayrıcalık tanıma eylemini geçmemesi halinde ise ceza, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası şeklinde düzenlenmektedir.
Ek olarak; nitelikli hal olarak bahsedilen yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunun suç eyleminin başka bir suçu daha oluşturması halinde ceza, yarısı oranında artırılmaktadır.
Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçunda
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçuna yönelik ceza davalarında yetkili mahkeme son icra hareketinin yapıldığı yer mahkemesi iken (CMK madde 12 f.2), görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleri olmaktadır. Bu hususta taraflar, ilgili davayı açacak ve takip edecek ceza avukatına, Antalya ceza avukatına ihtiyaç duyabilmektedir.
Sıkça Sorulan Sorular
1.Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçu Adli Para Cezasına Çevrilebilir Mi?
Adli para cezası; işlenmiş bir suçtan dolayı hükmedilen hapis cezasıyla beraber veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Ayrıca, adli para cezasına
hükmedilebilmesi için suçun kasten işlenmesi şart olduğu gibi verilen cezanın da 1 yılın altında olması gerekmektedir. Dolayısıyla; yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası ceza miktarı nedeniyle adli para cezasına çevrilememektedir. Buna karşın; TCK madde 277 f.2’de yer alan teşebbüsün iltimas derecesinde kalması halinin söz konusu olması durumunda, hükmedilecek hapis cezası adli para cezasına çevrilebilmektedir.
2.Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilebilir Mi?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, esasen sanık hakkında verilen cezanın ilgili denetim süresi içerisinde hüküm ve sonuç doğurmamasına olanak sağlamaktadır. Bu karara ilişkin olarak; hakkında HAGB kararı verilen sanığın ilgili denetim süresi içerisinde belirli koşulları yerine getirmesi halinde, verilen cezanın ortadan kaldırıldığı ve davanın düştüğü bilinmelidir. Buna binaen; yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında da hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmesi mümkün olmaktadır.
3.Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçu Şikayete Bağlı Bir Suç Mu?
Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu; şikayete bağlı suçlar arasında yer almamakta, savcılık tarafından resen soruşturulmakta ve dolayısıyla herhangi bir şikayet süresi de bulunmamaktadır.
4.Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçunda Uzlaşma Olur Mu?
Uzlaşma; suç iddiası altında bulunan kişi ile mağdur arasında aracı olarak iletişim kurmalarını ve anlaşmalarını sağlama amacını taşımaktadır. Ancak; yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu uzlaşma kapsamında olan suçlar arasında yer almamaktadır.
Yargı Görevi Yapanı, Bilirkişiyi veya Tanığı Etkilemeye Teşebbüs Suçuna
İlişkin Bazı Yargıtay Kararları
- ‘’Somut olayda; başka suçtan cezaevinde tutuklu olarak bulunan sanığın Adana 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/123 esas dosyasına yazdığı 05.02.2014 tarihli dilekçede özetle; dava konusu cinayetle ilgili olarak Devrim Yalap’ın suçu üstüne aldığı konusunda duyumları olduğunu, katkıda bulunmak istediğini belirtmesi üzerine anılan mahkemece tanık sıfatıyla tespit edilen 12.06.2014 tarihli ifadesinde, dilekçesinde yazdıklarının doğru olmadığını intikam amacıyla Sayim ve Şemsettin Yalap’ı suçlar tarzda dilekçe gönderdiğini beyan ettiği, ancak dilekçe içeriğinin doğru ya da yanlış olduğuna veya mahkemede tanık sıfatıyla alınan ifadesinin baskı altında verilmiş olup olmadığının kesin olarak saptanamadığı, mahkemece tanık sıfatıyla verilen ifadelerinin ./.. doğruluğunun kabulü karşısında, yalan tanıklık suçunun oluşmayacağı, cezaevinden göndermiş olduğu dilekçenin, yalan tanıklık yapmak için yapılmış bir başvuru olduğunun kabulü halinde, eyleminin TCK’nın 36. maddesi kapsamında kaldığı, bu kabul dışında dilekçe vermek şeklindeki eylemin yukarıda açıklanan suçun maddi unsurunu oluşturmayacağı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 17.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’ (Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 17.11.2015 Tarihli, 2015/5678 Esas, 2015/4321 Karar nolu karar)
- ‘’Sanığın, kardeşinin öldürülmesi olayıyla ilgili olarak İzmir 3. Ağır Ceza
Mahkemesinin 2008/385 esasına kayden görülmekte olan davada sanık müdafi olarak görev yapan şikayetçiyi 08.06.2009 günü telefonla arayarak, ona; dosyayı takip etmeye devam etmesi halinde kendisine zarar vereceğini, kendisini duruşma tarihinden sonra sakat bırakacağını, para ile tuttuğu kişilere tecavüz ettireceğini, savcılığa şikayette bulunması halinde adliye koridorunda vurduracağını söylemek suretiyle TCK’nın 6/1-d madde, fıkra ve bendine göre yargı görevi yapan avukata karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla tehdit kullanması biçiminde sübut bulan eyleminin, TCK’nın 265/2. madde ve fıkrasında düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç niteliğinde yanılgılı değerlendirme ve yetersiz gerekçe ile TCK’nın 277/1. madde ve fıkrasında düzenlenen yargı görevi yapanı etkileme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması, … Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un maddesi gereğince BOZULMASINA, 08.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’ (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 08.05.2018 Tarihli, 2018/2500 Esas, 2018/5254 Karar nolu karar) - ‘’Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık …’ın eşi tarafından sanık aleyhine
boşanma davası açıldıktan sonra Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat eden mağdur …’in; sanık ile sanığın eşinin kendisine ait evde kiracı olarak oturmaları nedeniyle ailevi sorunlarına ve kavgalarına şahit olmakla beraber sanık tarafından daha önce tehdit edilmesinden dolayı tanıklık yapmayı kabul etmediğine dair 02.03.2011 tarihli şikayet dilekçesi üzerine başlatılan adli soruşturma ve yapılan yargılama sonunda; sanığın, evinin önünde oturan mağdura, cadde üzerindeyken söylediği; “Seni döverim, benim aile işime karışma” sözleri ile tehdit suçunu işlediğinin iddia ve kabul edildiği olayda; … Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’ (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 07.02.2018 Tarihli, 2017/4300 Esas, 2018/1184 Karar nolu karar) - ‘’Şikayetçi …. hakkında, sanık …’in üvey oğlunu kasten öldürmesi eyleminden dolayı kasten öldürme suçundan Fethiye Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.11.2011 tarihli, 2010/222-2011/271 sayılı mahkumiyet kararının olayda meşru savunma koşullarının oluştuğu görüşüyle duruşma savcısı ve şikayetçinin müdafi tarafından temyiz edilmesini müteakip, sanık … ve eşinin, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2012/3686 esasına kaydedilen ve 28.11.2012 tarihinde duruşmalı temyiz incelemesi yapılacak olan dosya ile ilgili olarak Yargıtay 1. Ceza Dairesi Başkanı olan tanık …’e hitaben yazıp gönderdikleri dilekçede, adı geçen tanığın Fethiye’de çalışmış olduğu dönemde tanıdığı olan bir siyasi partinin ….. isimli ilçe başkan yardımcısının meşru savunma hükmünün uygulanmaması nedeniyle kararın bozulması için girişimde bulunacağına dair ihbar niteliğinde elektronik ileti aldıklarını ve dedikodulardan rahatsızlık duyduklarını ifade edip, “…Hiçbir zaman ve hiçbir şekilde bu tarz söylemlere inanmamakla birlikte bu husustan sizin de bilgi sahibi olmanız gerektiğinizi düşündük. Yargı mensubu olan kişiler ile ilgili böyle söylemler yapılarak o kişinin isminin ve mesleğinin lekelenmesi
amaçlanmaktadır. Size bu mektubu yazma amacımız, yukarıda ismini
zikrettiğimiz kişileri eğer tanıyor iseniz bu konuda kendilerini bilgilendirerek böyle söylentilere mahal verilmemesi yönünde uyarıda bulunmanızdır. Bu hassas olay nedeniyle anne ve baba olarak bizim çok büyük bir kederimiz bulunmaktadır. Ancak yargı üzerinde bu tür söylemler bu kederin çoğalarak büyümesine neden olmaktadır. Dolayısıyla bu şahıslar tarafınızdan tanınmıyor olsa bile özellikle … otel sahibi olarak bildirilen …. adındaki şahsın bu faaliyetleri nedeniyle hakkında belki de suç duyurusunda bulunmayı düşünebilirsiniz. Adaletinize ve doğruluğunuza inancımız tamdır. Bu mektubu yazma amacımız sadece sizi bilgilendirmek olup, gereğini her yönü ile takdir edeceğinize kuşkumuz bulunmamaktadır. Zamanınızı almış olmaktan dolayı affınıza sığınarak işlerinizde başarılar dileriz. (Bize gelen yazı eklice sunulmaktadır.) SAYGILARIMIZLA İYİ ÇALIŞMALAR DİLERİZ.” ibareleri ile tamamlanan dilekçe ekinde, dilekçedeki açıklamalarını destekleyen ve kimin tarafından gönderildiği belirli olmayan elektronik iletinin bilgisayardan alınan çıktısını da eklemeleri nedeniyle sanık hakkında TCK’nın 277. maddesinde düzenlenen yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan dava açıldığı olayda; Dilekçe ekindeki elektronik ileti içeriğinin sanık tarafından oluşturulduğuna ve elektronik iletinin düzmece (sahte) olduğuna dair, savunmanın aksine, dosya kapsamında hiçbir delil bulunmaması karşısında, sanığın, temyiz aşamasındaki dava dosyasına ilişkin açıklamaların yer aldığı elektronik iletiyi, temyiz incelemesini yapacak olan dairenin başkanını bilgilendirme amacını taşıyan bir dilekçeyle birlikte dava dosyasına göndermekten ibaret eyleminde, üzerine atılı yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi, … Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 03.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’’ (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 03.04.2019 Tarihli, 2018/7532 Esas, 2019/4457 Karar nolu karar) - ‘’Oluşa ilişkin tartışma bulunmayan maddi olayda; sanığın, katılan avukatı bu olay nedeniyle tanıdığı, aralarında önceye dayalı kişisel bir husumet bulunmadığı, tehdit içeren sözler dışında; her ne şekilde olursa olsun davadan çekilmesini sağlamak için üç kat daha fazla vekalet ücreti verileceğinin vaat edilmesi gibi davranışlar nazara alındığında; sanığı suç işlemeye yönelten amaç veya saikin; avukatın rutin olarak yerine getirdiği yargısal bir görevin icrasını engellemek değil, bahse konu dosyada yargılanmakta olan kardeşinin öldürülmesinden sorumlu tuttuğu ve bu nedenle husumet beslediği fail’in herhangi bir müdafi tarafından savunulmasını engelleyerek mahkemenin erişeceği maddi gerçeği değil, kendi gerçeğini kabul ettirmektir. Şüpheli veya sanıkların kendi seçtiği müdafinin hukuki yardımından yararlandırılmaması doğal olarak savunma hakkını kısıtlayıcı ve adil yargılanma ilkesine aykırılık teşkil edeceğine kuşku yoktur. Suç nedeniyle ihlâl edilen hukuki yarar ve mağdur bakımından yargı görevini yapanı etkilemek suçunu oluşturduğu hâlde, görevi yaptırmamak için direnme suçu olarak vasıflandıran sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyorum.” görüşüyle, Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi de; sanığın eyleminin yargı görevi yapanı, bilirkişiye veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturduğu düşünceleriyle karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 11.03.2021 tarihinde yapılan müzakerede eylemin, tehdit suçunu oluşturmadığına oy birliğiyle; yargı görevi yapan kişilere karşı görevi yaptırmamak için direnme suçunu oluşturduğuna oy çokluğuyla karar verildi.’’ (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 11.03.2021 Tarihli, 2019/27 Esas, 2021/101 Karar nolu karar)