İDARİ İŞLEMLERİN İPTALİ

İdari İşlemler Nelerdir?

İdari işlemler, yetkili kamu makamının tek taraflı olarak verdiği ve kamu hizmetinin yerine getirilmesi amacıyla kamu otoritesini kullandıkları işlemlerdir. Nitelikleri itibariyle idari işlemler, kesin ve icrai olmaktadır. Kesin olması, idari işlemin gerekli idari usul kuralları sonucunda yetkili kişi veya kişiler tarafından imzalanan ve hukuki sonuç doğuran niteliğini ifade ederken; icrai olması hususu, idarenin tek yanlı ve buyurucu gücünden kaynaklı yapmış olduğu işlemin kendi başına hukuki sonuç doğurması anlamına gelir.

İdari İşlemlerin İptali Davası

Yukarıda özellikleri açıklanan idari işlemlerin iptali istemi ise idari yargı yolunda açılan ve idari işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini amaçlayan iptal davası ile sağlanabilmektedir. Bahsedilen iptal davası; idari işlemlerde yer alan yetki, sebep, şekil amaç ve konulardan en az birinin hukuka aykırılığının iddia edilmesi sonucunda, menfaat ve çıkarlarının ihlal edildiği kişi/kişiler tarafından açılabilmektedir. Bilinmelidir ki bu hususta, bahsedilen menfaatin meşru, güncel ve kişisel olması gereklilik arz etmektedir (Danıştay 14. Daire Başkanlığı, 12.04.2017 Tarihli 2017/589 Esas, 2017/2258 Karar nolu karar).

İdari İşlemlerin İptali Davasını Açma Sebepleri

İdari işlemlerin iptali davası; ilgili idari işlemin yetki, sebep, şekil, konu ve amaç
unsurlarında hukuka aykırılık bulunması halinde açılabilmektedir. Ayrıca bu hususta hukuka aykırı işlemler 5 alt başlığa ayrılmaktadır:

1.Yetki Bakımından Hukuka Aykırı İdari İşlemler

İdari işlemin, kanunda açıkça yetki vermediği makam tarafından yapılması hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Buna ek olarak bilinmelidir ki, yetkisi bulunmayan bir idari makam tarafından yapılan idari işlemin sonradan yetkili makam tarafından kabul edilmiş olması, hukuka aykırı idari işleme hukukilik unsurunu kazandırmamaktadır.

2.Sebep Bakımından Hukuka Aykırı İdari İşlemler

İdari işlemlerdeki gerekçe; idarenin hangi kamusal hizmet veya gerekliliği gözeterek işlem yapmakta olduğunu ifade etmektedir. Buna göre, işlem takdir yetkisi sınırları içerisinde dahi olsa mutlak olarak gerekçeyi yani sebebi içermelidir.

3.Şekil Bakımından Hukuka Aykırı İdari İşlemler

Gerçekleştirilen idari işlem, belirlenmiş şekil şartlarına tabi olmalıdır. Bu hususa binaen şekil şartının yasa, tüzük ve yönetmelik gibi normlarda düzenlendiği bilinmelidir. Dolayısıyla, idari işlemde söz edilen şekil şartına uyulmaması da hukuka aykırılık içermektedir.

4.Konu Bakımından Hukuka Aykırı İdari İşlemler

İdari işlemin içerdiği konu; o işlem sonucunda gerçekleşecek hukuki netice
olduğundan işlemin konusunda hukuka aykırılık, esasın hatalı veya eksik
uygulanmasına yol açmaktadır.

5.Amaç Bakımından Hukuka Aykırı İdari İşlem

İdari işlemlerin tamamı genel veya özel belirli bir amaca bağlı olmaktadır. Ancak bahsedilen amacın özel veya genel olması, onun hukuka aykırılığı hususuna etki etmemektedir.

İdari İşlemlerin İptali Davasını Açma Süresi

İdari işlemlerin iptali davası, ilgili işlemin niteliğine binaen genel ve özel dava açma sürelerine tabidir (İYUK madde 7). Buna göre;
● Genel dava açma süresi, Danıştay ve idare mahkemelerinde 60 gün ve vergi
mahkemelerinde 30 gün olmaktadır. Ayrıca idari işlemlerin iptali davasında
genel dava açma süresinin bir hak düşürücü süre olduğu da bilinmelidir.
● Özel dava açma süresi ise idari işlemlerin iptali için açılacak dava özelinde
kanunda hükmolunan özel bir hükmü ifade etmektedir. Buna yönelik olarak
özel dava açma süresinin idari işlemde açıkça gösterilmemiş olması durumunda
ilgili idari işlem aleyhine genel dava açma süreleri içerisinde iptal davası
açılabilmektedir.

İdari İşlemlerin İptali Davasında Yargılama Usulü

İdari işlemlerin iptali davasında görevli mahkeme, iptali talep edilen işlemin niteliğine göre değişiklik teşkil etmektedir. Bu davada görevli mahkemeler aşağıdaki şekilde listelenebilir:

  1. İdare Mahkemesi
  2. Vergi Mahkemesi
  3. Bölge İdare Mahkemesi
  4. Danıştay

İdari işlemlerin iptali amacıyla açılacak iptal davasında yetkili mahkeme ise iptali istenen idari işlemi tesis eden idari makamının bulunduğu yer mahkemesi olmaktadır. Bu hususta taraflar, ilgili davayı açacak ve takip edecek idare hukuku avukatına, Antalya idare hukuku avukatına ihtiyaç duyabilmektedir.

Sıkça Sorulan Sorular

1.İdari İşlemlerin İptali Davasını Kim/Kimler Açabilir?

‘’İdari İşlemlerin İptali Davası’’ başlığı altında ifade edildiği gibi idari işlemlerin iptali davasını, hukuka aykırılık teşkil ettiği iddia olunan eylem sonucunda menfaati ihlal edilen herkes açabilmektedir.

2.İptal Davası ile Tam Yargı Davası Arasındaki Fark Nedir?

İdare mahkemelerinde açılmakta olan tam yargı davası, idari işlemin tesisi sonucunda zararların tazminini amaçladığından bir çeşit tazminat davası olarak nitelendirilebilir. Ancak yine idare mahkemelerinde açılan iptal davası ise herhangi bir tazminat hükmü içermeyip ilgili idari işlemin hukuka aykırılık dolayısıyla iptal edilmesini, ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır.

3.İdari İşlemlerin İptali Davasını Açma Ehliyeti Nasıldır?

İdari işlemlerin iptali davasını açma hususu kişinin ehliyetinin varlığı üzerine
gerçekleşebilmektedir. Buna göre, davacının yalnızca medeni hakları kullanma
ehliyetine sahip olması yetkili görülmemekle birlikte, dava konusu olacak idari işlem ile davacı arasında menfaat ilişkisinin varlığı (subjektif ehliyet) da bulunmalıdır.

4.İdari İşlemin İptali Davasında Yürütmenin Durdurulma Kararı
Hangi Durumda Talep Edilebilir?

Yürütmenin durdurulması kararı, davanın hangi aşamada olduğu fark etmeksizin istenebilir. Buna binaen idari işlemin iptali davasında yürütmenin durdurulma kararının verilmesi için ilk olarak idari işlemin uygulanmasının, dava neticesinde verilecek karardan önce, telafisi güç veya imkansız zararlar doğurması gerekmektedir. İkinci olarak ise bu kararın verilebilmesi idari işlemin açıkça hukuka aykırı olduğunun görülmesine bağlıdır.

5.İdari İşlemin İptali Davasına Yürütmenin Durdurulma Kararı Nasıl
Etki Eder?

İdari işlemlerin iptali için yargı mercilerinde dava açılması ilgili idare işleminin
icrasını durdurmadığından, idari işlemin icrasını durdurabilmek için yargı mercilerinin yürütmenin durdurulması kararı vermesi gerekmektedir. Yürütmenin durdurulması kararı, idari işlemin özelliklerinden olan kanunilik ve hukuka uygunluk hususlarını askıya almakta, işlemin uygulanmasını dava sonuna kadar ertelemektedir.

6.İdari İşlemin İptali Davasında Yürütmenin Durdurulması veya
Durdurulmasının Reddi Kararına İtiraz Edilebilir Mi?

Bu hususa ilişkin kararların Danıştay dava daireleri tarafından verilmesi durumunda konusuna göre değişiklik arz etmek üzere İdari veya Vergi Dava Daireleri Genel Kurullarına ayrıca Bölge İdare Mahkemelerine, İdare ve Vergi Mahkemelerine; kararın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde bir defaya özel olmak üzere itiraz edilebilmektedir. Yetkili makam ilgili itirazı dosyanın kendisine ulaşmasından başlayarak 7 gün içerisinde inceleyip karara bağlamak zorundadır.

7.İdari İşlemlerin İptali Davası Ne Zaman Açılabilir?

İdare işlemlerin iptali davası için hak düşürücü süreler İYUK madde 7’de alıntılanan şekilde düzenlenmiştir:

‘’1. Dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.

  1. Bu süreler;
    a) İdari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı,
    b) Vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve
    cezalarından doğan uyuşmazlıklarda: Tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği;
    Tarihi izleyen günden başlar.’’

İdari İşlemlerin İptaline İlişkin Bazı Danıştay Kararları

  1. ‘’Müdürlüğünde memur olarak görev yapan davacının, 23.9.2010 tarihinden
    itibaren görevine gelmediğinden bahisle 657 sayılı Devlet Memurları
    Kanunu’nun 94. maddesi uyarınca çekilmiş sayılmasına ilişkin 13.10.2010
    tarihli işlemin iptali ile açıkta kaldığı sürelere ait aylık ve diğer parasal
    haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerden, davacının göreve gelmediği günlere ilişkin usulüne uygun alınmış bir raporun bulunması karşısında, davacının görevinden çekilmiş sayılmasına neden olan özürsüz ve mazeretsiz olarak işe gelmeme fiilinin oluşmadığı açık olup, salt bu raporun hastalık iznine dönüştürülmemesi nedeniyle görevden çekilmiş sayılması yönünde tesis edilen işlemde hukuka ve hakkaniyete uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali ve hesaplanacak maddi kayıpların yasal faiziyle birlikte ödenmesi yolunda … İdare Mahkemesince verilen … tarihli ve E:…, K:…sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. … İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. İdare mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe, hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına…’’ (Danıştay 12. Daire Başkanlığı, 02.02.2017 Tarihli, 2016/9184 Esas, 2017/128 Karar nolu karar)
  2. ‘’Dosyanın incelenmesinden; taş kırma, eleme, yıkama faaliyetiyle iştigal eden davacı şirkete ait işyerinde, 12.03.2013 tarihinde davalı idare teknik
    elemanlarınca yapılan denetim sırasında alınan numunelerin analizi sonucunda, katı atık madde parametresinin yüksek çıkması sebebiyle, 2872 sayılı Kanunun 20/f maddesine muhalefetten 101.595,00 TL idari para cezası verildiği, anılan işlemin davacı şirkete 30.05.2013 tarihinde tebliğ edildiği, bakılmakta olan davanın ise 01.07.2013 (Pazartesi) tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesine verilen dava dilekçesiyle açılmış olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca; idare mahkemelerinde genel dava açma süresi altmış gün ve dava açma süresinin başlangıcı da işlemin tebliğ edildiği tarihi izleyen gün olup, bu genel usul ve esaslar, özel kanunlarda aksine bir düzenleme yoksa geçerli olabilecek, özel kanunlarda farklı düzenlemelere yer verilmiş olması halinde ise, bunun, işlemde ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekecektir. Uyuşmazlıkta; dava konusu işlemin, davacı şirkete 30.05.2013 tarihinde tebliğ edildiği, söz konusu işlemde, 2872 sayılı Kanunun 25. maddesinde düzenlenmiş olan özel dava açma süresinin, yani işlemin tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde İdare Mahkemesinde dava açılabileceğinin açıkça belirtildiği, anılan Yasa hükmünde, 2577 sayılı Kanunun 8. maddesinde yer verilen genel kuralın aksine, dava açma süresinin, işlemin tebliğ tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başladığı yönünde bir düzenlemeye ise yer verilmediği dikkate alındığında, otuz günlük özel dava açma süresinin hesabında, işlemin tebliğ edildiği günün de dikkate alınması gerekmektedir. Bu durumda; davacı şirkete 30.05.2013 tarihinde tebliğ edilen ve içeriğinde özel dava açma süresi de açıkça belirtilmiş olan dava konusu işleme karşı, bu tarihten başlamak üzere 30 gün içinde ve en son 28.06.2013 (Cuma) tarihi mesai bitimine kadar dava açılması gerekirken, bu süre dolduktan sonra, 01.07.2013 (Pazartesi) tarihinde açılan davada süre aşımı bulunduğundan, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen Mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiştir.’’ (Danıştay 14. Daire Başkanlığı, 04.02.2016 Tarihli, 2015/3716 Esas, 2016/669 Karar nolu karar)
  3. ‘’Dosyanın incelenmesinden; İli, İlçesi, Mahallesi sınırları içerisinde bulunan
    ve ekli kroki ile listede sınır ve koordinatları gösterilen alanların riskli alan ilan edilmesine ilişkin 12/12/2016 günlü, 2016/9618 sayılı Bakanlar Kurulu
    Kararının alındığı, bu kararın iptali istemiyle Belediyesi ve Belediyesi Meclis üyeleri olan davacıların, dava konusu alanda taşınmazlarının olmadığı, Belediye Meclis Üyesi sıfatıyla, dava konusu işlemin İlçesinin plan bütünlüğünü bozucu nitelik taşıdığını ileri sürerek bakılmakta olan davayı açtıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda; dava konusu riskli alan sınırları içerisinde davacılara ait taşınmazın bulunmadığı dikkate alındığında, davacılar ile mülkiyet bağı veya hukuki ilgisi bulunmadığı açık olan taşınmazların riskli alan olarak ilan edilmesinin, davacıların meşru, kişisel ve güncel menfaatini etkilemediği, kaldı ki davacıların iddia ettiği gibi dava konusu işlemin plan bütünlüğünü bozduğu iddiasının bu aşamada incelenemeyeceği, bu durumun riskli alan ilanından sonra davacıların da katılabileceği belediye meclisi tarafından oluşturulacak imar planlarının ilanından sonra dava konusu edilmesi halinde inceleneceği, dolayısıyla belediye meclis üyelerinin riskli alan ilan edilmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının iptalini istemekte, meşru, kişisel ve güncel menfaat ilişkisinin bulunmadığı anlaşıldığından, davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.’’ (Danıştay 14. Daire Başkanlığı, 12.04.2017 Tarihli 2017/589 Esas, 2017/2258 Karar nolu karar)
  4. ‘’Davacıya ait aracın 2918 sayılı Kanunun Ek 2/3. maddesi uyarınca trafikten men edilmesine ilişkin 14.05.2015 tarih ve 489589 sayılı işlemin iptaline ilişkin kısım incelendiğinde; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “kararın bozulması” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştayın; a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir. Dosyadaki belgeler ile temyiz dilekçesindeki iddiaların incelenmesinden, temyiz istemine konu kararın bu yönüyle hukuka ve usule uygun olduğu, kararın bozulmasını gerektirecek yasal bir sebebin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Araç sürücüsü’e idari para cezası verilmesine ilişkin aynı tarih ve 818551 sayılı işlemin iptaline ilişkin kısım incelendiğinde ise; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “iptal davaları”, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. Dava dosyasının incelenmesinden, davacı tarafından 29.05.2015 tarihli dava dilekçesinin konu ve sonuç kısımlarında tarih ve sayı belirtilmek suretiyle yalnızca kendisine ait aracın trafikten men edilmesine ilişkin işlemin iptalinin istendiği, araç sürücüsüne verilen para cezası yönünden ise davacının herhangi bir isteminin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda İdare Mahkemesince, iptali talep edilmeyen işlem hakkında karar verilmemesi gerekirken söz konusu işlemin de iptal edildiği görüldüğünden Mahkeme kararında bu yönüyle hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.’’ (Danıştay 15. Daire Başkanlığı, 10.06.2016 Tarihli, 2016/3697 Esas, 2016/4340 Karar nolu karar)
  5. ‘’Dosyadaki belgelerin incelenmesinden; davacıya ait ….plaka numaralı aracın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Ek-2/3 maddesi uyarınca trafikten men edilmesine ilişkin 17/01/2015 tarih ve 458127 sayılı işlem ile davacıya 2.400,00 TL para cezası verilmesine ilişkin 17/01/2015 tarih ve 596454 sayılı işlemin iptali istemiyle davacı tarafından iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, dava konusu işlemlerden 17/01/2015 tarih ve 596454 sayılı idari para cezası araç sürücüsüne verilmiş olup para cezasının davacının; kişisel, güncel ve meşru menfaatini ihlal etmediğinden araç sürücüsü hakkında verilen idari para cezasına ilişkin kısmının ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerekmekte olup, İdare Mahkemesi kararının 17/01/2015 tarih ve 596454 sayılı idari para cezasının iptaline ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.’’ (Danıştay 15. Daire Başkanlığı, 10.06.2016 Tarihli, 2016/1989 Esas, 2016/4312 Karar nolu karar)

Views: 10

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir