Cevap Dilekçesi
6100 sayılı HMK’nın 127. Maddesinde cevap dilekçesi verme süresi belirtilmiştir:
“Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.”
Süresinde Cevap Dilekçesi Vermemenin Sonucu
Davalının davaya cevap vermemesi 6100 sayılı HMK’nın 128. Maddesinde düzenlenmiştir:
“Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.”
Yazılı yargılama usulünün uygulandığı davalarda, davalı cevap dilekçesi vermediği için doğal olarak davacının da cevaba cevap dilekçesi verme hakkı ortadan kalkacaktır. Davalı açısından ise Kanun maddesinde açıkça belirtildiği üzere tüm vakıalar inkâr edilmiş sayılacaktır.
Davaya Cevap Vermeyen Davalı Delil Dilekçesi Sunabilir Mi?
Davaya cevap verilmemesi halinde açılan dava, davacının sunmuş olduğu delil ve vakıalar üzerinden görülüp karara bağlanacaktır. Çünkü cevap dilekçesi vermeyen davalı delil dilekçesi de sunamayacaktır. Nitekim bu husus HMK’nın 141 ve 145. Maddeleri bağlamında sabittir.
MADDE 141- (1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.
(2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
MADDE 145- (1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.
Davaya Cevap Vermeyen Davalı Beyanda Bulunabilir Mi?
Süresi içinde davaya cevap vermeyen davalı, ön inceleme ve tahkikat aşamalarında inkâr kapsamında beyanlarda bulunabilir. İnkâr kapsamı dışındaki beyanlar ise savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi olarak kabul edilir. Davaya cevap vermemiş olan davalı, beyan dilekçesinde yeni bir olgu öne süremez ve itiraz ya da def’ide bulanamaz. Ancak davacının öne sürdüğü vakıalara karşı yanıt niteliğinde açıklamalarda bulunabilir. Davalının bu şekilde sunduğu beyanlar, hâkimin takdir yetkisi açısından önem arz eder. Aksi halde, beyan dilekçesi ile yeni vakıalar öne sürülürse bu vakıalar incelenemez ve davalı bu dilekçelerde herhangi bir delil sunamaz. Ancak istisnai olarak kamu düzeni ve genel ahlakı ilgilendiren kendiliğinden araştırma ilkesinin geçerli olduğu davalarda (örneğin babalık davası) davalı, davanın her aşamasında mahkemeye yeni delil sunabilir, daha önce sunmadığı itiraz ve def’ ilerini ileri sürebilir.
İtiraz ve Def’i
Süresi içinde cevap dilekçesi vermeyen davalının ıslahla ilk itiraz ve def’ilerini ileri sürüp süremeyeceği doktrinde ve uygulamada tartışmalı bir konudur. YHGK, cevap dilekçesi vermiş; ancak vermiş olduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’ ini ileri sürmeyi unutan davalının ıslah yolu ile zamanaşımı def’ ini ileri sürebileceği yönünde görüş bildirmiştir. Ancak yine YHGK başka bir kararında, ıslahın konusunun usul işlemleri olduğu, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işlemlerini ıslah edebileceği, cevap dilekçesinin ıslah edilebilmesi için öncelikle yapılması gereken usul işleminin davaya cevap vermekten ibaret olduğunu ve bu durumda ortada yapılmış bir usul işlemi olmadığı için cevap dilekçesi vermeyen davalının ıslah ile zamanaşımı def’ini ileri süremeyeceğini gerekçe göstermiştir. Islahın kapsamı ve sayısı HMK’nın 176. Maddesinde yer almaktadır:
“Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.
Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.”
Yargıtay Kararları
“Uyuşmazlığın çözüm noktası zamanaşımının süresi içerisinde ileri sürülüp sürülmediği noktasında toplanmaktadır. Dava dilekçesi davalı tarafa mahkemenin de kabulünde olduğu üzere 02.09.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı tarafın 03.09.2013 tarihli dilekçesi ile HMK’nın 127/1. maddesi gereğince cevap müddetinin uzatılması talebi üzerine mahkemenin 04.09.2013 tarih ve 2013/553 sayılı kararı ile cevap müddetinin iki haftalık yasal süreye ek olarak 1 ay süreyle uzatılmasına karar verilmiş ve davalı tarafça cevap dilekçesi 21.10.2013 tarihinde verilmiştir. Davalı tarafa dava dilekçesi 02.09.2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup,bu tebliğe ve uzatılan ek süreye göre cevap müddeti 16.10.2013 tarihinde dolmaktadır. Esasen ilk derece mahkemesi de bu belirlemeleri yapmış bulunmaktadır. Sürenin son günü resmi tatil gününe rastlıyorsa, süre tatili takip eden iş günü tatil saatinde biter (HMK.93). Sürenin son günü olan 16.10.2013 tarihi kurban bayramının 2. günü olup resmî tatildir. Tatilin bitiş tarihide hafta sonu tatili eklendiğinde, 20.10.2013 pazar günü olup, süre 21.10.2013 mesai saatinin sonuna kadar uzamış bulunduğundan bu süreye kadar cevap dilekçesi ibraz edilebilecektir. Nitekim cevap dilekçesi de 21.10.2013 tarihinde verilmiştir. Bu hali ile zamanaşımı savunması süresinde ileri sürülmüş olup, bu savunmanın değerlendirilerek davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi gerekir iken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi Esas:2017-1302 Karar:2017-2995 Karar Tarihi:14.09.2017)
“Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyelerce, dava dilekçesindeki talepler arasında müşterek çocuğun velayetinin anneye verilmesi isteminin de bulunduğu, kamu düzenine ilişkin bu talep nedeniyle davalı delillerinin toplanmasına imkan tanınmasının gerektiği ifade edilmiş, bir kısım üyeler tarafından ise; süresinde davaya cevap vermeyen davalının, diğer tarafın kusurlu olduğuna yönelik bir vakıa ileri süremez ise de, kötüye kullanılmadıkça onun ileri sürdüğü vakıaları çürütmeye yönelik delil bildirebileceği, aksinin kabulünün, cevap süresini kaçırmış veya davaya süresinde cevap vermemiş olan davalıya savunmasını ispat etme hakkını tanımamak olacağı, bunun ise hukuki dinlenilme hakkını ortadan kaldıracağı belirtilmiş, bazı üyelerce de; uyuşmazlık ön inceleme duruşmasında belirlendiği için tarafların delillerini göstermeleri gereken (son) tarihin, dava veya cevap dilekçesi değil, hakimin HMK’nın l40/5 inci madde hükmü uyarınca taraflara vereceği iki haftalık kesin sürenin son günü olduğu ileri sürülmüş ise de, Kurul çoğunluğunca bu görüşler yukarıda açıklanan gerekçelerle kabul edilmemiştir.
Hal böyle olunca; süresinde cevap dilekçesi vermeyerek delillerini bildirmeyen davalı tarafın yasal süre geçtikten sonra delil bildirme talebinin reddinin gerektiğine ilişkin olarak verilen Yerel Mahkeme direnme kararı yerindedir.”(Yargıtay.Hukuk Genel Kurulu Esas:2014-2-695 Karar:2016-522 Karar Tarihi:20.04.2016)
“Davalı tarafça, HMK’nın 317/2. maddesindeki 2 haftalık yasal süresi içerisinde cevap dilekçesi verilmemiş olup, bu husus HMK’nın 128. maddesi uyarınca davalının dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkar etmiş sayılması sonucunu doğurmaktadır.
Davalı tarafça, 1. oturumda ve süresinden sonra sunduğu beyan dilekçesinde, kendisinin ayrı kuyusu bulunduğu, kooperatif sulama suyundan yararlanmadığı ve bu hususun keşif ile belirlenebileceği savunulmuş olup, bu savunma inkâr kapsamında ileri sürülmesi mümkün olan ve davanın reddini amaçlayan bir savunma olup, mahkemece savunmanın genişletilmesi olarak kabulü hatalı olmuştur.” (Yargıtay 23.Hukuk Dairesi Esas:2016-961 Karar:2016-2156 Karar Tarihi:06.04.2016)
Views: 4