YARALAMA SEBEBİYLE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI

Yaralama suçu; Türk Ceza Kanunu’nda ‘Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar’ altında düzenlenmiştir.

“Kasten yaralama
Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle:12/5/2022-7406/3 md.) Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı altı aydan az olamaz.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,32
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) (Ek:14/4/2020-7242/11 md.) Canavarca hisle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.”

“Taksirle yaralama
Madde 89- (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
d) Yüzünde sabit ize,
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.
(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(5) (Değişik: 6/12/2006 – 5560/5 md.) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.”

Manevi Tazminat: Bir kimsenin kişilik hakkının hukuka aykırı şekilde ihlali ve ölüm ve bedensel bütünlüğün ihlali halinde manevi tazminat talebi özel olarak düzenlenmiştir. Manevi tazminat, maddi bir zararın tazmini niteliğini taşımaz. Bu tazminatın amacı; kişilik haklarına yöneltilen saldırı sonucunda, saldırıya uğrayanın manevi zararını, çektiği üzüntüyü ve uğradığı ruhsal sarsıntıyı gidermeye yardımcı olacak ruhsal tatmin yoludur. Hakaret edilmesi, bedensel zarar verilmesi, iş kazası gibi durumlarda söz konusu olabilir. Öncelikle belirtilmek gerekir ki manevi zararın da paradan başka yöntemlerle tazmin edilmesi mümkündür. Örneğin bir gazetede yapılan yanlışlık sonucu kişilik hakkı zedelenen kişi, sonraki baskıda düzeltme yapılmasını da isteyebilecektir.

  • Yaralama Sebebiyle Tazminat Talebi Nasıl Olur?
    Kişi ister kasten ister taksirle yaralamaya maruz kalsın yaralayan kişiye karşı tazminat davası açabilecektir. Yaralama eylemi ceza davasına konu olmuş ve sanık cezalandırılmış ise yani sanığın suçlu olduğuna karar verilmiş ise haksız fiil olan yaralama eylemini gerçekleştirdiği ceza yargılaması sonucu hüküm altına alındığından ötürü açılacak maddi veya manevi tazminat davalarında haksız fiil unsuru gerçekleşmiş olduğundan davalı yaralayan kişi aleyhine tazminata hükmedilebilecektir. Ancak yaralama eylemi ceza davasına konu edilmez ise yaralanan kişi yaralama eylemine karşı haksız fiil unsurlarının oluştuğunu ispat etmesi gerecek ve bu davayı hukuk mahkemelerinde açacaktır. Kısacası ceza davası açılmadan maddi ya da manevi tazminat davası da açılabilir.

Yaralama Eylemi Sonucu Manevi Tazminat Davası
Kişi yaralama eyleme sonucunda toplum önünde kendini güçsüz hissetmiş ve acı/elem/keder/ızdırap duygularını çekerek yaşama sevincini kaybetmiş duruma gelmiş olabilir. İşte bu gibi durumlarda kişinin ruhsal olarak zarara uğradığını ve bu zararın somut değil soyut olarak bir zarar meydana getirdiğini anlamaktayız. Kişi maddi bir zarara uğramış veya uğraşmamış olsa bile gözle görülmeyen ancak ruhsal olarak hissedilebilen bir zarar yaşamış olabilir. Bu zararın giderimi noktasında hukukumuzda manevi tazminat denmekte olup, oluşan zararın tazmini için açılan davalara da manevi tazminat davası denmektedir.

Yaralama eylemine uğrayan kişi, yaralama eyleminin varlığını ve bu durumun manevi olarak kendisini direkt etkilediği ve bu eylem sonucundan zarara uğradığını ispat ettiği durumda lehine manevi tazminat hükmedilecektir ve yaralama eyleminde bulunan kişi mahkemenin belirlediği miktar parayı manevi tazminat olarak yaralama eylemine uğrayan kişiye ödemek zorunda kalacaktır. Manevi tazminat davasının kazanılabilmesi için dikkat edilmesi gerekenler şunlardır;

  • Haksız Fiil Eyleminin İspatı
  • Eylemi Meydana Getirenin Kusurunun İspatı
    Oluşan manevi zararın parayla ölçülmesi mümkün değildir ancak yaralanan kişinin yaralama eylemi sonucu uğramış olduğu zararı en aza indirmek huşu değerlendirildiğinde davalının belirlenen manevi tazminatı ödemesi kaçınılmaz olacaktır. Manevi tazminatın para ile oluşan zararı giderilmesi amaçlanmamaktadır ancak davalının bundan yarar sağlaması durumu düşünülemeyeceğinden bu zararın parasal olarak giderilmesi hukuk gereğidir.
  • Yaralama Tazminat Davası Nerede Açılır?
    Yaralama suçundan etkilenen kişi yaralama fiili oluşturan kişi hakkında Cumhuriyet Savcılığına şikâyet edebileceği gibi tazminat davası da açabilecektir. Yalnızca manevi tazminatın talep edilmesi halinde görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olacaktır ancak mağdurun manevi tazminat davası ile birlikte maddi tazminat talebinde de bulunması halinde konunun niteliğine göre başkacak mahkemeler görevli olabilecektir Yaralama fiilinde bulunan kişinin ceza davasında hürriyeti bağlayıcı bir ceza alması ya da en kötü ihtimalle en düşük bir ceza alması dahi yaralama tazminat davasında maddi tazminat ile manevi tazminata hükmedilmesine yol açabilecektir.
    Yaralama Tazminat Davası, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılacak bir davadır. Bu hüküm Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenmiştir;

Trafik Kazası Sebebiyle Manevi Tazminat Talep Edilebilir Mi?
Trafik kazalarında meydana gelen zararlar maddi olabileceği gibi manevi zararlar da söz konusu olabilir. Trafik kazalarında yaralamalı olması bakımından veya ölümlü olması bakımından iki farklı açıdan manevi tazminat talebinde bulunulabilmektedir. Yaralamalı trafik kazalarında zarar gören kişi bizzat çektiği acı ve üzüntüden dolayı kazaya sebep olan kişi veya kurumlardan tazminat talep edebilir. Ölümlü trafik kazalarında ise ölenin yakınları duydukları acı ve üzüntü için kazaya sebep olan kişi veya kurumlardan manevi tazminat talebinden bulunulabilir. Trafik kazalarında manevi tazminat talebinde bulunulduğunda hâkimin bakması gereken en önemli durumlardan bir tanesi kusur durumunun araştırılmasıdır.

İş Kazası Sebebiyle Manevi Tazminat Talep Edilebilir Mi?
Manevi tazminat ise kişinin uğradığı haksız fiil nedeniyle duyduğu elem ve üzüntü adına talep edilmektedir. Tazminat davaları; sözleşme ihlali, suç işlenmesi, trafik kazası, iş kazaları, nişanın bozulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat olarak birden fazla türü vardır. Gerçekleşen iş kazasından dolayı işçinin yaralanması halinde işçi maddi tazminat, geçici iş göremezlik tazminatı ve manevi tazminat talep edilebilecektir.

“Haksız Fiilden Doğan Davalarda Yetki
MADDE 16- Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.”
Davalı taraf yaralama eyleminde bulunan kişi, davacı taraf ise yaralanan kişi olacaktır.

Yaralama Tazminat Davası Zamanaşımı
Yaralama fili bir haksız fiildir. Yaralama tazminat davaları normalde 2 ve 10 yıllık zamanaşımlarına tabidir. Yaralama eylemi aynı zamanda suç niteliğinde bulunduğundan dolayı kişi ceza davası açarak sanığın cezalandırılmasını sağlamış ise aynı zamanda ceza zamanaşımı da devreye girecek ve kişi ceza zamanaşımına göre belirlenen süre içerisinde de dava açabilecektir. Bu bakımdan yaralama fiiline maruz kalan kişi davasını iki yıllık zamanaşımı süresi içerisinde derhal dava açmalıdır. Kısacası mağdur şikâyetçi olmasa dahi tazminat davasını yine de açabilir. Ancak hem şikâyetçi olunması hem de tazminat davası açılması davanın seyri ve sonucu bakımından oldukça önemlidir.
Konu ile ilgili Yargıtay kararları aşağıdaki gibidir;


T.C.YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2016/6835 K. 2018/2428 T. 29.3.2018
DAVA : Davacılar … ve diğerleri vekili Avukat … tarafından, davalı … ve diğerleri aleyhine 22/07/2014 gününde verilen dilekçeyle kasten yaralama nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28/03/2016 tarihli kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili Avukat … tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

KARAR : 1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların davacılar … ve …’a yönelik aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-)Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar vekili; müvekkilleri ile davalıların murisi arasında arazinin kime ait olduğu hususunda husumet bulunduğunu, olay günü davalıların murisi… Ve çocukları olan davalıların davacıların iş yerine geldiklerini, davalıların müvekkillerin murisi… İle davacılar… ve ..’ı yaraladıklarını, davalıların … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/362 esas ve 2013/677 karar sayılı ilamı ile cezalandırılmalarına karar verildiğini belirterek davacıların uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davaya cevap vermişlerdir.
Mahkemece; davalıların kasten yaralama eylemlerinin ceza dosyası kapsamıyla sabit olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya incelendiğinde; davalıların kasten yaralama eyleminin davacıların murisi… İle davacılar… Ve …’a yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde, davacılar… ve …’ın hem kendilerine hem de müteveffa babaları …’a yönelik kasten yaralama eylemi nedeniyle manevi tazminat isteminde bulundukları, davacılar …, … Ve …’ın ise müteveffa babaları …’a yönelik kasten yaralama eylemi nedeniyle manevi tazminat isteminde bulundukları görülmüştür.
Tartışılması gereken husus; mirasçıların, murise yönelik kasten yaralama eylemi nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 47. maddesinde ‘‘Hâkim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara duçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namıyla adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” düzenlemesi mevcuttur.
Bu düzenlemeye göre öncelikle manevi tazminat istemek hakkı beden ve ruh tamlığı bozulmuş olan kişiye tanınmıştır. Bunun yanında bir yakınının uğradığı bedensel zarardan ruhsal yönden etkilenen kişiler de zarara uğrayandan bağımsız olarak manevi tazminat isteyebilirler. Ancak, bunun için yaralanma nedeni ile gerçekten kişisel yararların veya hakların doğrudan doğruya ağır bir biçimde zarara ve üzüntüye uğramış olması gerekir. Diğer bir anlatımla, bir kimsenin bedensel zarara uğramasından dolayı onun çok yakınlarından birisinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde zarara uğramışsa onun da manevi tazminat isteme hakkı vardır (HGK 26.04.1995 gün ve 1995/11-1995/403).

Şu halde, olay tarihindeki yasal düzenleme ve Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları dikkate alındığında mağdurun yakınları sadece ölüm ve ağır bedensel zarar halinde manevi tazminat isteminde bulunabileceğinden, davacıların müteveffa babalarının yaralanmasından dolayı yaralamanın derecesi dikkate alındığında manevi tazminat isteminde bulunmaları mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle; davacıların müteveffa babalarına yönelik yaralama fiilinden dolayı yaralanma derecesi dikkate alınarak manevi tazminat istemlerinin tümden reddi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA…

Views: 528