TÜRK CEZA HUKUKUNDA KORUMA TEDBİRLERİNE KARŞI TAZMİNAT DAVASI

Ceza muhakemesi soruşturma evresiyle başlamaktadır. Ceza muhakemesini başlatan soruşturma evresinin amacı suça dair sair delilleri toplayarak maddi gerçeğe ulaşmaktır. Ceza hukukunun asıl amaçlarından biri olan maddi gerçeğe ulaşırken soruşturma aşamasında, suçun oluşumuna dair gerekli şüphe cumhuriyet savcısı tarafından elde edildikten sonra söz konusu suça dair gerekli delilleri toplamak ve elde edilen delilleri kaybetmemek amacıyla birtakım tedbirlere başvurulmaktadır. Söz konusu bu tedbirler ceza hukukunda koruma tedbirleri olarak adlandırılmaktadır.  Koruma tedbirleri, ceza muhakemesi kanunun 4. Kısımını oluşturan (m.90-141), tedbirin konusu oluşturan delili ve elde edilmek istenen bu delilin kaybolmaması amacıyla başvurulan bir muhakeme yoludur. 

Ceza yargılamasının adil bir şekilde yürütülmesinin temel gereksinimlerinden biri muhakemenin mümkün olduğunca kısa bir zamanda sonuçlandırılmasıdır. Ceza muhakemesi sırasında başvurulan arama, el koyma, yakalama, tutuklama gibi koruma tedbirleri muhakemenin adil bir şekilde yürütülmesi amacına hizmet etmektedir. Bu nedenle koruma tedbirleri, ceza muhakemesinin yapılmasını ve bunun sonucunda verilecek kararın yerine getirilmesini ve muhakeme giderlerinin karşılanmasını sağlamak için verilen ve hükümden önce temel hak ve özgürlüklere müdahaleyi gerektiren yasal çareler olarak adlandırılmaktadır. Görüldüğü üzere koruma tedbirlerine başvurulduğu takdirde kişinin temel hak ve özgürlüklerine de müdahale edilmiş bulunulmaktadır. Anayasayla güvence altına alınmış olan temel hak ve özgürlüklere başvurmak özenli davranmayı, kişinin temel hak ve özgürlüklerini haksız yere ihlal etmeyecek şekilde müdahaleyi gerektirmektedir. Koruma tedbirleri, muhakeme için bir araçtır. Gelip geçici bir özelliğe sahiptir. Koruma tedbirlerinin uygulanması şüphelinin temel hak ve özgürlüklerini haksız yere ihlal etmemelidir. Şüphelinin, temel hak ve özgürlüklerinin haksız bir şekilde ihlal edilmesi adil yargılanma ilkesiyle de ceza muhakemesinin menfaatleriyle de uyuşmamaktadır. Soruşturma veya kovuşturma evresinde başvurulan karuma tedbirlerinin uygun ve ölçülü olması gerekmektedir. 

Yapılan muhakeme sonucunda şüpheli hakkında takipsizlik kararının verilmesi veya sanık hakkında beraat kararı verilmesi, uygulanan koruma tedbirinin haksız bir tedbir olduğu sonucuna çıkarmaktadır (CMK m.91/son). Uygulanan koruma tedbirinin haksız olması şüpheli veya sanığın temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiği anlamına gelmektedir. Uygulanan söz konusu tedbirinin baştan itibaren  hukuka aykırı olması zorunluluk teşkil eden bir unsur değildir. Uygulanmasına karar verildiği esnada hukuka uygun olan bir koruma tedbirinin soruşturma veya kovuşturma sonucunda da hukuka aykırı gelmesi mümkündür. Yapılan haksız uygulamanın giderilmesi hususunda CMK m.141 uyarınca koruma tedbirine karşı tazminat yolu öngörülmüştür. Uygulanan haksız koruma tedbirine karşı CMK m.141’e göre tazminat davası açmak mümkündür. Koruma tedbirlerine ilişkin tazminat istemi yalnızca yakalama, gözaltı, tutuklama, arama ve elkoyma tedbiri hakkında devlete karşı yapılmaktadır. CMK da hakkında tazminat düzenlenmeyen diğer tedbirler açısından ise istenilecek olan maddi veya manevi tazminat, hukukun genel hükümlerine göre tazmin edilmektedir. 

Ceza muhakemesi hukukunda uygulanan koruma tedbirlerinin haksızlık unsuru taşıması neticesinde öngörülen maddi veya manevi tazminat davası yolu anayasal düzence oluşabilecek ihlallerin önüne geçilmesinde önemli rol oynamaktadır. Açılabilmesi öngörülen tazminat davası ile AY m. 40/3 hükmünün gereği yerine getirilmiş olunabilmektedir. 

KORUMA TEDBİRİNE KARŞILIK TAZMİNAT DAVASI AÇILABİLECEK HALLER

Muhakeme sırasında uygulanan koruma tedbirlerine karşı açılacak maddi veya manevi tazminatın hangi hallerde söz konusu olabileceği ceza muhakemesi kanununda tek tek belirtilmektedir. Tazminat talebi sadece kanunda belirtilen durumlarda istenebilmekte, belirtilen haller dışındaki durumlar açısından kıyasen genişletilmesi yasaktır. CMK m.141’e göre hakkında maddi veya manevi tazminat talep edilebilecek haller şu şekildedir. 

Madde 141 – (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

 a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

 b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan, 

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan, 

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, 

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

 g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan, 

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen, 

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

 j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

 k) (Ek: 11/4/2013-6459/17 md.) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler. 

(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir. 

(3) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir. 

(4) (Ek:18/6/2014-6545/70 md.) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.

Görüldüğü üzere yalnızca kanunda sayılan bu hallerde tazminat talebinde bulunabilinecektir. Kanunda sayılmayan hallerde yapılacak olan tazminat taleplerinin ise genel hükümler çerçevesinde yapılması gerekmektedir. 

TAZMNİNAT TALEBİNDE BULUNAMAYACAK KİŞİLER

CMK m.144 uyarınca kanuna uygun olarak yakalanan ve tutuklanan kişiler, kanunda belirtilen hallerde tazminat isteminde bulunamazlar. Kanunda kişilerin tazminat talebinde bulunamayacağı haller şu şekilde sıralanmaktadır; tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler, genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler, adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar. Yukarıda sayılan hallerde kişiler maddi veya manevi tazminat talebinde bulunamayacaktır. 

TAZMİNAT İSTEMİNDE BULUNULABİLECEK SÜRE 

  Ceza muhakemesi sırasında uygulanan koruma tedbirlerine karşı maddi veya manevi tazminat talebi, karar veya hükmün kesinleştiğinin ilgili tarafa tebliğinden itibaren 3 ay her halde karar veya hükmün kesinleşmesini izleyen 1 yıl içinde istenebilmektedir. Ceza hukukuna göre, tazminat talebinde bulunmak için karar veya hükmün kesinleşmesi gerekmektedir. CMK m.141 hükmünden de anlaşılan karar ve hükümden kast edilen, karar için kavuşturmaya yer olmadığı kararı, hüküm için de yargılama donucu verilen mahkeme kararı örnek gösterilebilir. Ceza muhakemesi hukukunda hükme bağlanmayan durumlar da mevcuttur. Bu durumlara örnek olarak yakalanıp serbest bırakılan ancak bu esnada kişinin yakınlarına haber verilmeyen kişinin durumu verilebilir. Söz konusu durumda tefhim veya tebliğ söz konusu değildir. Böyle bir olayda öğretideki baskın görüşe göre hukuka aykırı işlemin yapıldığı an dikkate alınır ve süre bu andan itibaren işlemeye başlamaktadır. 

YETKİLİ MAHKEME 

Tazminat istemi, ilgilinin oturduğu yer ağır ceza mahkemesine yapılmaktadır. İlgilinin oturduğu yer ağır ceza mahkemesinin konuyla ilgili hükmü veren mahkemeyle aynı mahkeme olması ve orada bulunan tek ağır ceza mahkemesinin o mahkeme olması durumunda, tazminat talebinin yapılacağı ağır ceza mahkemesi, en yakın ağır ceza mahkemesidir. 

TAZMİNAT DAVASI DİLEKÇESİNDE BULUNMASI GEREKENLER 

Maddi veya manevi tazminat talebiyle açılacak olan dava dilekçesinde davayı açacak olan kişinin;

Açık kimliği ve adresi

Zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerinin bulunması gerekmektedir. 

Dava dilekçesinde eksiklik bulunması durumunda hakim, ilgiliye eksiklikleri gidermesi için bir aylık kesin bir süre vermektedir. Verilen bu süre içerisinde eksikliklerin giderilmemesi halinde davanın reddolunacağı hakim tarafından ilgiliye duyurulmaktadır. Dava dilekçesindeki eksiklikler giderilmediği takdirde itiraz yolu açık olmak üzere dava reddedilmektedir. 

Mahkeme, dava dilekçesini ve dava dilekçesiyle birlikte sunulan belgeleri inceledikten sonra bunların bir örneğini Devlet Hazinesi’nin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ eder. Devlet Hazinesi’nin temsilcisi varsa itiraz ve beyanlarını 15 gün içinde yazılı olarak mahkemeye bildirir. 

TAZMİNATIN BELİRLENMESİ 

Mahkeme, tazminat miktarının belirlerken yapılan istemin ve sunulan belgelerin değerlendirmesinde ve bu değerlendirmeler sonuncunda kişilerin uğradıkları zarar sonucu tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarını hesaplarken her türlü araştırmayı yapmaya yetkilidir. 

Mahkeme sonucunda davalının hazine lehine vekalet ücreti ödemesi, ancak haksız tutuklamadan kaynaklanan tazminat davasında, davanın tamamen reddedilmesi halinde mümkündür. 

KANUN YOLU

Haksız koruma tedbirine karşı açılacak maddi veya manevi tazminat davası sonucu verilecek karara karşı, tazminat isteminde bulunan, Cumhuriyet savcısı veya Hazine temsilcisi, istinaf yoluna başvurabilmektedir. Yapılan başvuru istinaf mahkemesi tarafından  öncelikle ve ivedilikle incelenmektedir. 

TAZMİNATIN ÖDENMESİ

Koruma tedbirlerinin haksız olması sebebiyle açılan tazminat davasında, mahkeme kararının kesinleşmesi ile davacı veya vekili tarafından ilgili idareye başvurularak hükmedilen tazminatın ve vekalet ücretinin davalı idarece taraflarına ödenmesi istenir. Ödeme, yazılı olarak idareye verilen banka hesap numarasına yapılır. Ödemenin bildirimin yapıldığı tarihten 30 gün içerisinde yapılması gerekmektedir. Ödeme, belirtilen süre zarfında yapılmadığı takdirde CMK m.142/10 hükmü gereğince genel hükümlere göre infaz ve icra olunmaktadır. Yine CMK m.142/10’a göre karar kesinleşmeden ve idari başvuru süreci sona ermeden davacı tarafından herhangi bir icrai işlem başlatılamaz. 

VEKALET ÜCRETİ

Tazminat davası sonucunda vekalet ücretiyle ilgili verilecek hüküm, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan nisbi avukatlık ücretine göre verilir. Karar verilen avukatlık ücreti, CMK m.142/9 gereğince sulh ceza hakimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten fazla olamaz.

TAZMİNATIN GERİ ALINMASI

Mahkeme sonucunda Devletçe ödenen tazminat bazı hallerde geri alınabilmektedir. Bu durumlar CMK m. 143/1’de sayılmıştır. Buna göre;

Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar sonradan kaldırılarak kamu davası açılması ve mahkumiyet kararı verilmesi, 

Yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkumiyet kararı verilmesidir. 

Kanun maddesinde sayılan hallerden birinin varlığı halinde Devlet tarafından ödenen tazminatın mahkumiyet kısmına ilişkin kısmı, cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemede alınacak kararla ilgiliden geri istenir. Tazminatın ilgilisinden geri istenme usulü, kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümlerine tabidir. Verilen geri alma kararına karşı itiraz yolu açıktır. Ayrıca tazminatın geri alınmasına ilişkin kanunda herhangi bir süre öngörülmüş değildir. 

Tazminatın geri alınması durumunda iftira (TCK m.267/4) veya yalan tanıklık (TCK m. 272/5) suçu nedeniyle gözaltı veya tutuklama hali söz konusu ise Devlet, tazminatın ödenmesini iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu etmektedir. Ancak bu durumun söz konusu olabilmesi yalnızca gözaltına alma ve tutuklama koruma tedbiri uygulanması halinde söz konusu olur. 

HAKİM VE SAVCILARIN TAZMİNAT SORUMLULUĞU

CMK m.141/4’e göre açılan tazminat davası sonucunda hükmedilen tazminat, koruma tedbirlerinin uygulanmasıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket eden, bu anlamda görevini kötüye kullanan hakimler ve cumhuriyet savcılarına bir yıl içerisinde rücu edilmektedir. 

KORUMA TEDBİRLERİNE KARŞI AÇILAN TAZMİNAT DAVALARIYLA İLGİLİ ÖRNEK YARGITAY KARARLARI

Davanın kısmen kabulü ile 132.512,00 TL maddi, 90.000 TL manevi tazminatın davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,

Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 14.11.2016 tarih, 2016/73 esas, 2016/68 karar sayılı “istinaf başvurusunun esastan reddine” ilişkin kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:

1-Tazminat davasına esas Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/267 esas sayılı dosyasında 20/09/2008-14/01/2013 tarihleri arasında tutuklu yargılanan davacının, tutuklandığı tarihte …. İl Özel İdaresinde işçi olarak çalıştığı, maddi zarar hesaplanırken bu süreçte davacı ile aynı pozisyonda çalışan başka bir şahsın elde ettiği maaş ve ikramiye tutarının dikkate alınmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemekle birlikte, UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede davacının 15/05/2010 tarihinden itibaren emekliye ayrıldığı ve sosyal güvenlik kurumundan maaş aldığının anlaşılması karşısında, 15/05/2010-14/01/2013 tarihleri arasında emekli maaşı alan davacının bu süreç içerisinde uğradığı maddi zararın bu döneme ilişkin net asgari ücret üzerinden hesaplanarak, belirlenen miktarın maddi tazminat kapsamında hüküm altına alınması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde davacı lehine fazla maddi tazminata hükmedilmesi,

2-Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nasafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda fazla manevi tazminata hükmolunması bozma nedeni yapılmıştır. ( yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/3319 esas 2017/5747 Karar ) 

Kişinin tek bir suçtan dolayı kanuna uygun olarak yakalanması veya tutuklanmasından sonra soruşturma veya kovuşturma sonucunda CMK’nun 144/1-c maddesinde belirtilen kararların verilmesi halinde tazminat isteyemeceği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak kişi aynı anda birden çok suçtan dolayı yakalanmış veya tutuklanmış ise bu suçlardan biri hakkında CMK’nun 144/1-c maddesinde belirtilen şekilde bir karar verilmiş olsa bile, diğer suçların hiç birinden mahkum olmamış, kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatine kararı verilmiş ise artık gerçekleşen yakalama veya tutuklamanın haksız olduğu sabit olduğundan 5271 sayılı CMK’nun 144/1-e maddesi uyarınca hak ve nesafet kurallarına göre belirlenecek bir miktar tazminatın ödenmesine karar verilmelidir.

Davacı 4320 sayılı Kanuna aykırılık, hakaret ve eşe karşı kasten yaralama suçlarından yapılan soruşturma sırasında her üç suçtan gözaltına alınmış, hakkında bu suçlardan kamu dava açılmış, yapılan yargılama sonucunda hakaret suçundan şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşme, 4320 sayılı Kanuna aykırılık ve eşe karşı yaralama suçlarından ise beraat kararları verilmiştir. Her ne kadar şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilmesi halinde CMK’nun 144/1-c maddesi uyarınca tazminata hükmonulması mümkün değil ise de, 4320 sayılı Kanuna aykırılık ve eşe karşı kasten yaralama suçlarından dolayı beraat kararı verilmesi nedeniyle haksız bir yakalama söz konusudur. Davacının gözaltına alındığı hiçbir suçtan mahkum olmamış olması ve diğer tüm suçlardan beraatina karar verilmesi karşısında 5271 sayılı CMK’nun 144/1-e maddesi uyarınca hak ve nasafet kurallarına göre belirlenecek bir miktar tazminatın ödenmesine karar verilmesi gerekirken soruşturma ve kovuşturmaya konu suçlardan biri nedeniyle CMK’nun 144/1-c maddesinde yazılı şekilde hüküm kurulduğu gerekçesiyle tazminata hükmonulamayacağının kabulü usul ve kanuna aykırıdır. (Yargıtay CGK – K.2015/144).

Hüküm: 1.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nefaset ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine belirtilen ölçütlere uymayacak miktarda fazla manevi tazminata hükmolunması temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır. (Yargıtay 12.Ceza Dairesi 2016/2599 esas, 2017/25Dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.05.2015 tarih, 2013/531 Esas – 2015/157 sayılı kararında da belirtildiği üzere 5271 sayılı CMK’nın “Tazminat isteyemeyecek kişiler” başlıklı 144/1-e. maddesinde “Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar” hükmüne yer verilmiş, madde gerekçesinde “Adli makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suçu işlediğini veya suça katıldığını ifade ederek gözaltı veya tutuklamaya neden olmuş ise tazminat istemeye hak kazanmayacaktır.” açıklamasında bulunulmuştur. Buna göre, bir suç isnadıyla hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılan kişi adli makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını beyan ederek şahsi kusuru ile gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olmuşsa artık bu kişi tazminat talebinde bulunamayacaktır. Bu kapsamda tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyası celp edilerek davacının (sanığın) soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki tüm beyanları incelenip Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde aslı ya da onaylı örnekleri de dosya içine alınarak davacının tazminat talep etme hakkının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması bozma nedenidir. (Y. 12. Ceza Dairesi, 2016/2284 Esas, 2017/6035 Karar).99 karar, 06.07.2017 )

Views: 47