Tanım
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlıklı dördüncü bölümünde 209. Maddede yer almaktadır. Açığa imza (beyaza imza), herhangi bir boş kağıda veya evraka, senede, belgeye imza atmaktır.
“Senet için imza kurucu bir unsur olsa da imzanın senet metninden önce atılması mümkündür. Bu durumda beyaza (açığa) imzadan söz edilir.” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/28448 E. 2019/8367 K.)
Açığa imzanın, anlaşmanın aksi yönde doldurulması/kötüye kullanılması suçtur.
Madde 209- (1) Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.
Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu Şikâyete Tabii Midir?
Bu suç şikayete tabii olup mağdur tarafından 6 ay içinde şikayet yoluna gidilmelidir.
Uzlaştırma
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu, uzlaştırmaya tabii suçlar arasında yer almaktadır.
Suçun Basit Hali
Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikayet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK.m.209/1).
Sevk Maddesi
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun düzenlendiği TCK’nın 209. Maddesinin ikinci fıkrasına göre, “İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukuki sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır.” TCK’nın “Özel Belgede Sahtecilik” başlıklı 207. Maddesi ise şöyledir:
“Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.”
“Resmî Belgede Sahtecilik” başlıklı 204. Maddesi ise,
“Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.”
Suça Etki Eden Nedenler
İlgili suçta daha az veya daha çok cezayı gerektiren haller bulunmamaktadır.
Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık, kanun hükmü gereğince bazı suçlarda şahsi sebebe bağlı olarak cezada indirim yapılması veya cezanın kaldırılmasıdır. Bundan ötürü her suçta uygulanması mümkün değildir. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu için etkin pişmanlık hükümleri uygulanması söz konusu değildir.
İspat Yükü
Medeni usul hukukunda senede karşı tanıkla ispat yasağı olduğu için mağdur, iddiasını tanıkla ispat edemez. Nitekim HMK’nın 201. Maddesi şu şekildedir:
“Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.”
Ancak senedin tarafı olmayan ilgili üçüncü kişiler iddiasını tanıkla ispatlayabilir.
Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçunun Tabii Olduğu İnfaz Rejimi
TCK’nın 209. Maddesinde belirtildiği üzere açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun işlenmesi halinde şikayet üzerine hapis cezası verilmesi öngörülmüştür. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu ceza miktarı sebebiyle adli para cezasına çevrilebilir.
Ceza Muhakemeleri Kanununun 231. Maddesine göre, “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.”
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d) Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi gerekir.
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu kısa süreli hapis cezasına tabii olduğu için diğer şartların da varlığı halinde HAGB uygulanabilir. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin 01/08/2023 tarihli kararı ile HAGB düzenlemesinin iptal edilmiş olup, bu düzenleme 01/08/2024 tarihinden itibaren uygulanacaktır. Yürürlük tarihine kadar HAGB hükümlerinin koşullarının olması halinde uygulanabilir ancak yürürlük tarihinden (01/08/2024) itibaren HAGB uygulanması söz konusu olmayacaktır.
Yargılama esnasında işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir (TCK.m.51). Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır.
Erteleme kararı verilebilmesi için kişinin,
- Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
- Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekir.
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunda cezanın ertelenmesi hükümleri uygulanabilir.
İlgili Yargıtay Kararları
“Katılan … ile sanık …’in öz anne oğul oldukları, katılanın eşinin öldüğü, evlatları arasında mal paylaşımı sırasında anlaşmazlık çıktığı, sanık …’nin katılandan aldığı, imzalı 3 adet bononun 1 tanesini 20/06/2007 tanzim tarihli 20/06/2010 vade tarihli 250.000 TL bedelle doldurup, alacaklısı haline getirerek, beraber yaşadığı sanık …’a verdiği, adı geçenin de sanık … ile müşterek çocukları Melis Cansu Suveren’e velayeten Ankara 19. İcra Müdürlüğü’nün 2012/7846 esas sayılı dosyasında 18/06/2012 tarihinde katılan aleyhine icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin borçlu katılana 25/06/2012 tarihinde tebliğ edildiği, katılanın vekili aracılığıyla, 12/12/2012 tarihinde şikayette bulunduğu, katılanın boş senet imzalattırıldığını, bu senedin daha sonradan üzerine alacaklı, borçlu isimlerinin yazılarak 250.000 TL bedelli olarak doldurulup icraya verildiğini, açığa atılan imzanın kötüye kullanıldığı ileri sürdüğü, sanıkların suçlamaları kabul etmedikleri, bu şekilde sanıkların açığa imzanın kötüye kullanılması ve kamu kurumu aracılığıyla dolandırıcılığa teşebbüs suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda; Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 24.04.1989 tarih 1/2 sayılı kararına göre, açığa atılan imzanın kötüye kullanılmasının tanık beyanlarıyla ispat olunamayacağı ancak yazılı delille bunun ispatının mümkün olduğunun belirtildiği, katılanın açığa atılan imzanın kötüye kullanıldığını yazılı delille ispat edemediği, bu nedenle icraya konan senedin hukukça hükme haiz olduğu ve sanıkların açığa atılan imzayı kötüye kullandıkları ve hukukça hükme haiz olmayan bir senedi icraya koyup katılanı dolandırmaya çalıştıklarına dair mahkumiyetlerine yeterli delil bulunmadığı gerekçesi ile verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükümlerin ONANMASINA, 13/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2015/10312 E., 2018/5552 K.)
“Katılanların oğlu olan …’ın dava dışı …’dan aldığı faizle borç para karşılığında katılanlar tarafından borçlu sıfatıyla imzalanarak verilen 2.000.TL. bedelli senedin 50.000.TL.olarak düzenlenerek aralarında herhangi bir hukuki ilişki bulunmayan ve lehdar olarak yazılan sanık tarafından katılanlar aleyhine icra takibine konulduğunun iddia edildiği olayda, sanığın, yazlık almak amacıyla internette araştırma yaparken … isimli kişinin …nda 75.000 TL ye bir yazlık sattığını öğrenmesi üzerine …na gittiğini, bu kişi ile buluştuğunu, gösterdiği yazlığı beğenerek 65.000.- TL’ ye anlaştıklarını,sözleşme yapmadıklarını, 50.000 lirasını peşin verdiğini,15.000 lirası içinde süre isteyerek Ankara’ya döndüğünü, 15.000 lirayı bulmaya çalıştığı sırada …’ı arayarak ev sahibiyle anlaşamadıklarını söylemesi üzerine verdiği 50.000 lirayı geri istediğini, …’ın da verdiği para karşılığında suça konu senedi otobüsle yolladığını beyan etmesi, katılanlar tarafından oğulları … tarafından … Cumhuriyet Başsavcılığı’na … hakkında suç duyurusunda bulunulduğunun, soruşturmanın devam ettiğinin belirtilmesi,suça konu senedi imzaladıkları sırada senet üzerinde bedel bulunup bulunmadığı hususunda katılan anlatımlarının çelişkili bulunması, …’ın hüküm tarihinden sonra mahkemeye gönderdiği katılma talepli dilekçesinde, suça konu senedi incelediğinde alacaklı dahil tüm kısımlarını kendisinin yazarak anne ve babasına imzalattığı ve …’a verdiği 2.000.-TL. bedelli senet olmadığını, sahte olarak düzenlenmiş farklı bir senet olduğunu anladığını beyan etmesi, soruşturma ve kovuşturma aşamasında … ve …’ın beyanlarının tespit edilmemiş olması,suça konu senet üzerindeki yazı, rakam ve imzaların aidiyetine ilişkin herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmamış olması karşısında;gerçeğin,suç kastının ve suç vasfının kuşkuya yer vermeyecek biçimde tespiti bakımından; … ve …’ın olaya ilişkin detaylı beyanlarının tespit edilip, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nca … hakkında yapılan soruşturmanın niteliğinin ve akıbetinin araştırılarak, özetinin duruşma tutanağına geçirilip, bu davayı ilgilendiren onaylı örneklerinin intikal ettirilmesi,suça konu senet üzerindeki yazı,rakam ve imzaların katılanlar, sanık, … ve …’a aidiyetine ve senette herhangi bir tahrifat bulunup bulunmadığına ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılması,sanıktan … ile yaptığı yazlık alışverişi karşılığı verdiği 50.000.-TL’ye ilişkin belgesinin bulunup bulunmadığının ve senette alacaklı olarak neden kendi adının geçtiğinin sorularak senedin ne şekilde oluşturulduğunun saptanması,senedin açığa imzalı olarak verildiğinin kabulü halinde dahi sanığın dava dışı … ile fikir ve eylem birlikteliği içerisinde hareket ederek açığa imza sahibi tarafından kendisine tevdi olunmayan imzalı kağıdı bertakrip ele geçirip icra takibine koyma eyleminin sübutu halinde 5237 sayılı TCK’nın 209/2. maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 204/1. maddesindeki “resmi belgede sahtecilik” suçunu oluşturacağı da gözetilerek toplanan tüm deliller değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Yasaya aykırı, katılanların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2015/4008 E., 2016/7744 K.)
Views: 35