YARALANMALI TRAFİK KAZALARINDA TAZMİNAT HAKLARI

En az bir motorlu aracın karıştığı kazalar trafik kazası olarak nitelendirilmektedir. Meydana gelen trafik kazası neticesinde kazazedenin yaralanmış yahut kalıcı olarak sakatlanmış olması durumunda bundan doğan zararının maddi ve manevi olarak giderilebilmesi için kazada sorumluluğu bulunan kişilere karşı tazminat hakkı doğacaktır. Maddi ve manevi tazminat talebiyle yaralanan kişi malul olması durumunda çalışma hayatı boyunca yaşayacak olduğu iş gücü kaybı için maddi tazminat , ayrıca geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle çektiği acı , stres , keder ve üzüntü içinse manevi tazminat talebinde bulunabilecektir. Hukukumuzda bu durum Türk Borçlar Kanunu’nun 49. Maddesinde düzenlenmiştir.

Türk Borçlar Kanunu MADDE 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille
başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.

Kimler Trafik Kazası Tazminat Davası Açabilir?


Öncelikle belirtmek gerekir ki trafik kazası nedeniyle açılacak tazminat davasının hak sahibi trafik kazası sonrasında yaralanan , zarar gören yahut kalıcı olarak sakatlanan kazazedenin bizzat kendisidir.
Ancak trafik kazası sonucu ölüm meydana gelmesi durumunda , ölenin vefatından maddi ve manevi zarar gören yakınları (annesi , babası, eşi , çocukları , nişanlısı) maddi ve manevi zararlarının tazmini için dava açma hakkına sahiptirler.
Üçüncü bir durum olarak trafik kazası nedeniyle kazazedenin bedensel olarak ağır yaralanmış olması durumunda kazazede yakınları (anne , baba , kardeş , çocukları , nişanlısı,) yalnızca manevi tazminat davası açma hakkına sahiptirler. İlgili husus Türk Borçlar Kanunu’nun 56. Maddesinde düzenlenmiştir.
TBK MADDE 56- Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda,
olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi
tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.

Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da
manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.

Yukarıda yer alan kanun lafzından da anlaşılacağı üzere kazazedenin ölmesi yahut ağır bedensel zararı halinde zarar görenin yakınları da tazminat talebinde bulunabilecektir. Burada bahsi geçen ağır bedensel yaralanma durumundan , kazazedenin bir uzvunun kopması , bitkisel hayata girmesi , hayati fonksiyonlarını yerine getirememesi gibi haller anlaşılmalıdır.

Maddi ve Manevi Tazminat Nasıl Belirlenir?

Trafik kazası sonucu meydana gelen maddi ve manevi tazminat belirlenirken hakim bazı hususları gözetecek ve tazminat miktarını takdir edecektir. Maddi tazminat açısından trafik kazalarında , yaralanma söz konusu ise tedavi giderleri , yaralanma sonucu kalıcı bir maluliyet meydana geldiyse bu maluliyetin getirdiği iş gücü ve maddi gelir kaybı , kazazedenin aracına yahut eşyasına zarar gelmiş olması durumunda meydana gelen maddi zarar , kazazedenin vefatı halinde defin masrafları ve kazazedenin vefatı sebebiyle desteğinden yoksun kalanların yoksun kalma tazminatı gibi unsurlar ile belirlenecektir.
Manevi tazminat açısından ise kazazedenin yaralanması , fiziki bütünlüğünü bozulması dolayısı ile duyduğu acı ve üzüntü esas alınacaktır. Ayrıca trafik kazası sonucu ölüm meydana gelmiş ise duyulan acı ve kaybın büyük olması nedeniyle meydana gelen manevi zarar da büyük olacak bu doğrultuda manevi tazminatın kapsamı da artacaktır.

Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davası Kimlere Karşı Açılmalıdır ?

Hukukumuzda trafik kazası haksız fiil olarak kabul edilmiştir. Dolayısı ile Türk Borçlar Kanunu madde 49 kapsamında haksız fiile sebebiyet veren aracın sürücüsü aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Ancak trafik kazasının meydana gelmesinde bizzat etkisi olmasa dahi başkaca tazminat sorumluları da mevcuttur.

Karayolları Trafik Kanunu Madde 85 – Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.

Hukukumuzda aracın asıl sahibi aracın işleteni olarak kabul edilmiştir. Dolayısı ile meydana gelen trafik kazasında aracın sahibi Karayolları Trafik Kanunu madde 85/1 uyarınca kazaya bizzat sebebiyet vermemiş olsa dahi tazminat sorumluluğu mevcuttur. Ayrıca aracın sahibi gibi aracın işletenine de meydana gelen zarar dolayısı ile maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.

Trafik kazası sonucu meydana gelen zarar dolayısı ile bir başka tazminat sorumlusu ise trafik kazasına karışan aracın sigorta şirketidir. Karayolları Trafik kanunu 90 ve 91. Maddeleri kapsamında trafik kazasına karışan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırılan sigorta şirketi de trafik kazası sonucu meydana gelen ölüm , yaralanma ve diğer zararlardan sorumludur. Ancak sigorta şirketlerine karşı yalnızca maddi tazminat talebinde bulunmak mümkün kılınmıştır.

Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat Davası Zamanaşım Süresi Kaç Yıldır?

Hukukumuzda trafik kazası sonucu maddi ve manevi tazminat taleplerinin zamanaşımına ilişkin düzenlemeler Karayolları Trafik Kanununda düzenlenmiştir. Ayrıca maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin zamanaşım süreleri haksız fiilin yani trafik kazasının meydana geldiği andan itibaren işlemeye başlayacaktır.
Karayolları Trafik Kanunu Madde 109– Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.
Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman
aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.

Trafik Kazası Sebebiyle Tazminat Davasında Hangi Mahkeme Yetkilidir?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca ölümlü ve yaralanmalı trafik kazaları nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davaları için birden fazla mahkeme yetkili kılınmıştır. Buna göre trafik kazası sebebiyle açılacak olan maddi ve manevi tazminat davaları trafik kazasının meydana geldiği yer mahkemesinde , davalılardan herhangi birinin yer mahkemesinde , kazazedenin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde ve son olarak kazaya karışan aracın trafik sigorta şirketinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabilecektir. Görevli mahkeme açısından ise ölümlü ve yaralanmalı trafik kazaları sebebiyle maddi ve manevi tazminat davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Örneğin Antalya’da meydana gelen bir trafik kazası için maddi ve manevi tazminat davasının Antalya Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerekmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki ; davanın yalnızca araç sahibi ve işleteni gerçek kişilere karşı açılması halinde asliye hukuk mahkemeleri görevli olacaktır. Davanın sigorta şirketine ve işletenin tüzel kişi tacire karşı açılması halinde davada asliye ticaret mahkemesi görevli olacak ve sigorta şirketine (ticari kuruluşa) karşı dava öncesi arabuluculuk yoluna başvurulması zorunlu hale gelecektir.
HMK MADDE 6- (1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın
açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.

HMK MADDE 14/2 (2) Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.

HMK MADDE 16/1 MADDE 16- (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

Trafik Kazası Sonucu Maluliyet Oluşması Durumunda Maddi Tazminat Nasıl Hesaplanır ?

Maluliyet durumunda maddi tazminatın hesaplanması için esas alınan unsurlar , maluliyet oranı , malul duruma düşmüş kişinin kazanç durumu , ve meydana gelen trafik kazasındaki kusur oranıdır. Hukukumuzda kişilerin 72 yaşına kadar işgücünün olduğu ve 65 yaşına kadar aktif 72 yaşına kadar pasif çalışma süresi olduğu kabul edilmiştir ve Maluliyete uğrayan kazazedenin işgücü kaybı ay bazında ayrı ayrı hesaplanmalıdır. Bu hesaplama yöntemini bir örnekle açıklayacak olursak ;

Aylık geliri 10 bin TL olan maluliyete uğrayan kişinin 40 yaşında ve maluliyet oranının %50 olduğunu ayrıca meydana gelen yaralanmalı trafik kazasında %40 oranında kusuru bulunduğunu varsayalım. Bu durumda maluliyete uğrayan kişinin aktif olarak 25 yıl ve pasif olarak 7 yıl çalışma süresi bulunmaktadır.

Hesaplama yapmak için maluliyete uğrayan kişinin kusur oranı olan %40 malulün maaşından düşülmelidir. 10.000x%40= 6000 TL olacağından bulunan miktarın 6000 Türk lirası olacaktır. Bu rakam da maluliyet oranı olan %50 ile çarpıldığında 6000x%50 =3000 Türk lirası olacaktır. Dolayısıyla somut örneğimizde kazazedenin aylık işgücü kaybı 3000TL ve yıllık bazda 36.000 TL olacaktır. Verdiğimiz örnekte maluliyete uğrayan kişinin 40 yaşında olduğunu belirtmiştir. Dolayısı ile 32 yıllık işgücü kaybı hesaplandığında 32×36.000= 1.152.000 Türk Lirası maddi tazminat olarak ortaya çıkacaktır.
(Yapılan hesaplama konunun anlaşılabilmesi için farazi olarak yapılmış olup açılacak bir dava da daha başka etkenlerinde dikkate alındığı profesyonel hesaplama farklılık gösterebilecektir.)

Trafik Kazası Sonucu Tazminata İlişkin Yargıtay Kararları

Manevi Tazminatın Belirlenmesine İlişkin

  1. Hukuk Dairesi 2016/1061 E. , 2018/10491 K.
    Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370) Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
  2. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar için takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.

Eşin Tazminat Talebine İlişkin

Hukuk Dairesi 2015/6889 E. , 2018/631 K.

Somut olayda, davacı vekili tarafından eş ve çocuklar yönünden ayrı ayrı destekten yoksunluk zararı oluştuğu ileri sürülerek maddi tazminat talep edilmiş, karar gerekçesinde; “davacı …’un 142.085,74 TL, …’un 742,20 TL destek tazminat alacaklarının mevcut olduğunu, diğer çocukların destek alacaklarının davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerle fazlasıyla karşılandığının bilirkişi raporuyla sabit olduğu anlaşılmış, davacı … için talep edilen miktarı 130.661,00 TL olarak davacı vekili tarafından ıslah edildiği anlaşılmakla ıslah edilen miktar üzerinden davanın kabulüne” denilmiş, ancak hüküm fıkrasında ise (özünde dava kısmen kabul edilmiş olmasına rağmen), davanın kabulüne denilerek sadece davacı eş … hakkında hüküm kurulmuş olup, diğer davacı çocuklar hakkındaki talepler yönünden olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi ve gerekçe ile hüküm arasında da açıklandığı şekilde çelişki yaratılması doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.

TRAFİK KAZASINDA KUSUR BAKIMINDAN SİGORTA ŞİRKETİ SORUMLULUĞU
Yargıtay 17. HD – Karar: 2016/2637

Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm sebebiyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. ( HGK – 2011/411 karar, HGK – 2012/92 karar, HGK 2013/74 karar) Somut olayda, davacıların ölen murisi sürücüsü olduğu araçta %100 kendi kusuruyla vefat ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yukarıda açıklanan yasa hükümleri ve HGK kararları doğrultusunda davacılar 3.kişi konumunda olduğundan herhangi bir indirim yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi gerekir .

İŞLETEN VE ARAÇ SAHİBİNİN SORUMLULUĞUNA İLİŞKİN
Hukuk Genel Kurulu – 2013/379 kararı

Trafik sicilinde malik görünen kişi, karine olarak aracın işleteni sayılmaktadır. Bunun sebebi, trafik kazasında sorumlu olan şahsın kolayca belirlenmesi ve zarar görenin zararının en kısa sürede giderilmesini sağlamaktır. Belirtmek gerekir ki, sicilde malik olarak görünen kişi her zaman aracın işleteni olmayabilir. Bu durumda, araç sahibi, aracın üzerinde fiili hakimiyeti bulunmadığını, araç için bir başkasının harcamalarda bulunduğunu veya araç üzerindeki ekonomik çıkarın bir başkasına ait olduğunu, işleten sıfatının bulunmadığını kanıtlayabilirse sorumluluktan kurtulabilir.

SİGORTA ŞİRKETLERİ LİMİTLİ POLİÇEYE İLİŞKİN
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2016/15151 K. 2019/7629

Somut olayda, taşıma esnasında kazanın meydana geldiği sabit olup, aracın kaza tarihini kapsayan taşımacılık mali sorumluluk sigortasının birleşen dava davalısı … Sigorta A.Ş nezdinde ölüm ve sakatlanma kişi başına 268.000,00 TL teminat limitli poliçeyle yapıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, kazaya karışan aracın zorunlu taşımacılık mali sorumluluk sigortasının bulunması, trafik (zmss) sigortacısına ancak taşımacılık mali sorumluluk sigortası limitinin üzerinde bir zararın tespiti halinde limitin üzerinde kalan kısım yönünden başvurulabileceği, bilirkişi raporunda belirlenen tutarın (toplam 197.544,42 TL) taşımacılık mali sorumluluk sigortası limitini (268.000,00 TL TL) aşmadığı gözetildiğinde kazaya karışan aracın trafik (ZMSS) sigortacısı … Sigorta A.Ş’ye karşı açılan davanın maddi ve hukuksal olgular değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere yanılgılı değerlendirme sonucu hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.

Maluliyet Oranı Tespitine İlişkin
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi – Karar : 2017/8643
Davacının maluliyet oranının belirlenmesi hususunda Adlı Tıp Uzmanı doktor bilirkişiden tüzük hükümlerine göre alınmış rapora göre davacının %8.6 oranında daimi maluliyetinin bulunduğu kabul edilerek aktüer hesabı yaptırılmıştır. Oysa, hükme esas alınan raporun kaza tarihi 25.01.2009 tarihinde yürürlükte olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre düzenlenmediğinden hükme dayanak yapılması mümkün bulunmamaktadır…… mahkemece, en yakın üniversitenin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan veya Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nden “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre davacının daha önceki maluliyeti de nazara alınarak şimdiki maluliyetinin kazayla illiyet bağının varlığının tespitiyle daimi işgücü kaybının tespiti yönünden rapor alındıktan sonra bu maluliyet oranı üzerinden aktüer hesabı yaptırılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir

Views: 54