MAİL, MESAJ, WHATSAPP YAZIŞMALARININ DELİL DEĞERİ

Delil Nedir?

Tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıaların çözümü için gösterilen ispat araçlarıdır.

Kesin Delil ve Takdiri Delil

Kesin deliller sınırlı sayıda Kanun’da sayılmış olup hakimin bu deliller üzerinde takdir yetkisi bulunmamaktadır. Bunlar kesin hüküm, yemin ve senettir.

Takdiri deliller ise keşif, bilirkişi, tanık ve HMK’nın 192. Maddesinde yer alan kanunda düzenlenmemiş diğer delillerdir.

“Kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğunu öngörmediği hâllerde, Kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir.”

Senetle İspat Zorunluluğu

Belirli bir değeri aşan hukuki işlemler ancak senetle ispat edilebilir. Bu husus HMK’nın 200. Maddesinde yer almaktadır.

“(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.

(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”

Yine HMK’nın 202. Maddesine göre delil başlangıcı bulunması durumunda senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde tanık dinlenebilir.

“(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.

(2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.”

Mail, Mesaj ve WhatsApp Konuşmaları Delil Olarak Kullanılabilir Mi?

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte günlük hayatta mail, mesaj ve WhatsApp’la iletişim yaygınlaşmıştır. Gerek sosyal hayatta gerekse de iş ilişkilerinde haberleşme ve iletişim bu araçlarla sağlanmaktadır. Hukuki bir uyuşmazlık çıktığında ise doğal olarak bu mesaj kayıtları delil olarak kullanılmak istenmektedir. Belli şartları olmakla birlikte bu mesaj kayıtlarının delil olarak sunulması mümkündür.

Delillerin Hukuka Uygun Elde Edilmesi

Anayasa’nın 38. Maddesinin 6.fıkrası uyarınca “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.”

Elektronik ortamda kayıt altına alınan mail, mesaj, WhatsApp konuşmaları gibi yazışmaların delil olarak kullanılabilmesi için öncelikle bu konuşmaların hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş olması gerekmektedir. Korku, hile, aldatma, ilgili kişinin izni olmadan ses ve görüntü kaydı alınması gibi durumlarda elde edilen deliller hukuka aykırılık teşkil edeceği için Mahkeme tarafından değerlendirmeye alınmayacaktır. Bu konuşmaların delil olarak sunulabilmesi için bu delili sunan kişinin o konuşmanın tarafı olması veya üçüncü kişiyse konuşmanın taraflarının rızasını alması gerekmektedir. Bu bir grup konuşmasıysa grupta yer alan herkes bu konuşmaları delil olarak kullanabilir. Konuşmanın tarafı olan kişi bu konuşmaları bizzat kendisi kayıt altına almalı ve kişinin özel hayatını ihlal etmemelidir. İlgili kişinin izni olmaksızın elde edilen deliller 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 243. Maddesi uyarınca “Bilişim sistemine girme” suçunu oluşturacaktır. Bu suçun işlenmesi için elde edilen bulguların kullanılmasına gerek yoktur. Sadece bilişim sistemine erişim sağlamakla suç meydana gelmiş olacaktır.

Hukuka Aykırı Deliller Davalarda Kullanılabilir Mi?

Yukarıda açıkladığımız üzere hukuka aykırı elde edilmiş deliller hakim veya Mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmayacaktır. Zira Anayasa’nın 38/6. Maddesi “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.” Hükmünü haizdir.

Ekran Görüntüleri Delil Olarak Kullanılabilir Mi?

Dosyaya ibraz edilen mesaj kayıtlarının ekran görüntüleri delil olarak kullanılabilirse de bu ekran görüntülerinin telefon dökümüyle karşılaştırılması gerekmektedir. Bu kayıtların telefon kayıtlarıyla karşılaştırılmaması halinde HMK’nın 199. Maddesi uyarınca belge kabul edilmesi mümkün değildir.

HMK Madde-199:

“Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.”

Ekran görüntüleri üzerlerinde kolayca oynama yapılabildiği için tek başına delil olarak kabul edilmesi zor olup diğer delillerle desteklendiğinde kullanılabilir. Ceza davalarında sadece ekran görüntüsü yeterli görülmeyebilir; mesajların asılları bulunmadığında ve resmi tespit yapılmadığında geçersiz sayılabilir. Alacak davalarında ise Yargıtay, mesajlaşmaların delil olarak kabul edilmesi için ekran görüntülerinin telefon kayıtlarıyla uyumlu olmasını şart koşar. Bu nedenle, ceza davalarında suç içerikli mesajların resmi tespiti, hukuk davalarında ise bilirkişi incelemesi veya noter onaylı elektronik veri tespiti, delilin geçerliliğini artırır.

Yargıtay Kararları

“Somut olayda; davacı, davalı ile aralarında bir adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, bu ortaklık ilişkisi kapsamında davalıya toplam 15.000 TL’nin kendisi ve dava dışı arkadaşı tarafından havale edildiğini ve yine ortaklık ilişkisi kapsamında dükkan tadilatı için kredi kartından 1.229,90 TL’lik harcama yaptığını iddia etmiş, davalı ise davacı ile aralarında bir ortaklık ilişkisi olmadığını, davacı ve davacının arkadaşı tarafından havale edilen toplam 15.000 TL’nin borç ödemesine ilişkin olduğunu belirtmiş ve davacının kredi kartından harcandığı iddia edilen 1.229,90 TL’lik kısmı da kabul etmemiş, davacı tarafça dosyaya sunulan ve mahkemece de delil başlangıcı olarak kabul edilen SMS kayıtlarına ilişkin olarak ise söz konusu SMS kayıtlarına davacı tarafça ekleme ve çıkarma yapılmış olabileceğini belirterek SMS içeriklerini kabul etmediğini belirtmiştir.

Davacı tarafça dosyaya ibraz edilen SMS kayıtları delil olarak kabul edilebilirse de, bu kayıtların delil olarak kabul edilebilmesi için, davacının cep telefonundaki SMS kayıtları ile bu kayıtların karşılaştırılması ve dökümünün de cep telefonundan alınması gerekmektedir. Davacı, SMS kaydı olduğunu iddia ettiği dökümü dosyaya ibraz etmiş ise de, mahkemece bu kayıtlar davacının cep telefonundaki SMS kayıtları ile karşılaştırılmamıştır. Bu nedenle de davacı tarafından ibraz edilen SMS kayıtlarının bu haliyle 6100 sayılı HMK’nun 199.maddesi anlamında ”belge” olarak kabulü doğru değildir.

Hal böyle olunca mahkemece; yasa maddeleri ve yukarıdaki açıklamalar da dikkate alınmak suretiyle davacı tarafından ibraz edilen SMS kayıtlarının davacının telefonundaki kayıtlar ile karşılaştırılarak kayıtların uyumlu olması halinde delil olarak kabul edilip sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/2739 E., 2016/3873 K., 15.03.2016)

“Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen dosyada asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı asıl davada, davalının hakkında başlattığı … 12. İcra Müdürlüğünün 2009/16466 Esas sayılı takip dosyasıyla, … 15. İş Mahkemesi’nin 2009/867 Esas sayılı dosyasındaki vekaletten azil nedeniyle avukatlık ücreti talep ettiğini, ancak davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davalının 05/05/2009 tarihli vekaletnameyle vekil tayin edildiğini, 08/10/2009 tarihli azilnameyle görülen luzüm sebebiyle azledildiğini, SGK tarafından davacı hakkında tahakkuk ettirilen prim borcunun iptali ile davacının SGK’ya borçlu olmadığının tespiti amacıyla davalının … 15.İş Mahkemesinin 2009/867 Esas sayılı davasını açtığını, ancak davalının söz konusu davanın ilk duruşmasına dahi girmeden azledildiğini, talep edilen avukatlık ücretinin fahiş olduğunu, davalının talimatı üzerine belirlediği kişilere avukatlık ücreti olarak bir kısım ödemenin yapıldığını, bu hususun taraflar arasındaki yazışmalarla sabit olduğunu, dolayısıyla yapılan ödemeler nedeniyle de bir borcu bulunmadığını, … 12. İcra Müdürlüğünün 2009/16466 Esas sayılı dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı tarafın kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini istemiş, birleşen davada ise; davalının başlattığı … 1. İcra Müdürlüğünün 2010/218 Esas sayılı takip dosyasıyla … 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/112 Esas sayılı dosyasındaki vekaletten azil nedeniyle avukatlık ücreti talep ettiğini, adı geçen dosyaya şirket adına ihbar olunan sıfatıyla müdahil olması sebebiyle davalı tarafın vekaletname sunduğunu, ancak herhangi bir yazılı beyanda bulunmadığı gibi bu dosyanın herhangi bir duruşmasında da yer almadığını ileri sürerek; takip dosyasına konu borçtan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.

Davalı; davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne, davalının … 1. İcra Müdürlüğü’nün 2010/218 E takip sayılı dosyadan dolayı 37.071,00 TL’den sorumlu olmadığının tespitine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1-Birleşen davaya yönelik tarafların temyiz itirazlarının incelenmesinde; dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Asıl davaya yönelik davacının temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı, davalı avukat tarafından vekalet ücreti alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda sonuca gidilerek davanın reddine karar verilmiştir. Bilirkişi raporunda; taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığı tespiti ile vekalet ücreti hesaplanmıştır. Oysa davalı avukat tarafından davacıya gönderilen 2.9.2009 tarihli mail yazışmasında; SHK’ya açılacak dava ile ilgili döküm yapılarak, masraf olarak 5.800,00 TL, 2.000,00 TL bilirkişiden alınan bilgilendirme ücreti ve bakiye 8.000,00 TL vekalet ücretinin kaldığı belirtilerek bu ücretin ödenmesi istenmiş, parantez içerisinde kalan bakiye açıklanırken 10.000,00 TL olan rakamdan itiraz dilekçesi yazılmasının sonrasında 2.000,00 TL ödendiği açıklaması bulunmakta olup, mahkemece belirtilen mail yazışmasının değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. HMK’nun 199. maddesinde “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” yazılıdır. Bu düzenleme ile mail yazışmaları da belge olarak kabul edilmiştir. O halde, mahkemece mail yazışmaları ve davacı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Sonuç: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenle tarafların birleşen davaya yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 1.898,32 TL. kalan harcın temyiz eden davalıdan, 25,20 TL. kalan harcın temyiz eden davacıdan alınmasına, HUMK’nun 440/I  maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/06/2020 gününde oybirliği ile karar verildi.” (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/1014 E., 2020/4488 K., 10.06.2020)

Views: 160