TEMLİK VE BORCUN ÜSTLENİLMESİ

Temlik ve borcun üstlenilmesi hukukumuzda Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Hukukumuzda alacağın 3. Kişiye devredilmesi için herhangi bir rıza aranmazken borcun devredilmesi için alacaklının rızası gerekmektedir. Borcun üstlenilmesi iç üstlenme ve dış üstlenme olarak iki kısımdan oluşmaktadır.

Borcun İç Üstlenilmesi

MADDE 195- Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya
alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur.
Borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden doğan borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan
yükümlülüğünü yerine getirmesini isteyemez.
Borçlu, borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence isteyebilir.

İç üstlenme borçlunun borcu kesmez . Asıl borçlu hala alacaklıya karşı sorumlu olan kişidir. İç üstlenme sözleşmesini yapan kişi sözleşmeyi yaptığı asıl borçluya karşı yükümlülük altına girer. Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere iç üstlenmeyi yapan kişi borcu bizzat ifa ederek veya borcu üstlenerek asıl alacaklıyı borçtan kurtarmayı yüklenir. İç borçlanma sözleşmesinin yüklenicisi sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmedikçe asıl borçludan borcu ödemesine karşılık talep edeceği ifayı isteyemez.

Borcun Dış Üstlenilmesi

MADDE 196– Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu
üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur.
İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya
bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir.
Alacaklının kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin
üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.

Borçlar Kanunu borcun devredilmesine olanak sağlamıştır. Yazımızın girişinde de bahsettiğimiz gibi alacağın devri için herhangi bir rıza aranmazken borcun devri için borçlunun rızası gerekmektedir. Borcun ifasını 3. Kişinin gerçekleştireceğinin alacaklıya bildirilmesi öneri niteliği taşımaktadır . Borcun devredilebilmesi alacaklının bu öneriye vereceği cevaba bağlıdır. Alacaklının öneriyi doğrudan kabul etmesi mümkündür. Alacaklı açıkça beyan vermeden 3. Kişinin asıl borçlu gibi yaptığı işlemlere rıza gösterirse de öneriyi kabul etmiş sayılacaktır. Borcun üstlenilmesi sözleşmesi ile borcun aynı kalmasına rağmen borçlunun değiştiği görülmektedir. Bu sözleşme ifa edilecek borcu değiştirmez sadece ifa edecek kişiyi değiştirir.

YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ NİN E.2014/6570,K.2015/3208 9.6.2015

Borcun yüklenilmesi, borç ilişkisinde taraf değişimine yol açan hukuksal bir kurumdur. Borcun yüklenilmesinde, borç ilişkisinin konusu değişmediği halde, taraflarında bir değişim meydana gelmektedir. Borcu üstlenen kişi, alacaklı ile borcun dış yüklenmesini yaptığı anda, artık asıl borçlu borçtan kurtulur, onun yerini borcu yüklenen kişi alır. Buna göre, borcu üstlenen kişi borçluya karşı borcun iç yüklenilmesi anlaşmasından doğan edimini, alacaklı ile borcun dış yüklenilmesi anlaşmasını yaptığı anda ifa etmiş olur. Bu itibarla, borcun dış yüklenilmesi sözleşmesinin kurulmasından sonra alacaklı alacağını ancak, borcu yüklenen üçüncü kişiden isteyebilir, borcu nakleden asıl borçludan isteyemez.

Dış üstlenme sözleşmesi uygulamada çok kez borçlu ile borcu üstlenen 3.kişinin arasında yapılmış olan iç üstlenme sözleşmesinin gereği olarak borçluyu borçtan kurtarma taahhüdünün ifası olarak ortaya çıkmaktadır. Asıl borçlu ve üstlenen arasında bir sözleşme kurulması zorunlu değildir.

MADDE 197- Borcun üstlenilmesine ilişkin öneri alacaklı tarafından her zaman kabul
edilebilir. Ancak, üstlenen veya önceki borçlu, kabul için bir süre koyabilir. Alacaklı bu
sürenin bitimine kadar susarsa, öneri reddedilmiş sayılır.
Önerinin alacaklı tarafından kabul edilmesinden önce yeni bir iç üstlenme sözleşmesi
yapılır ve bu ikinci üstlenmeye ilişkin olarak alacaklıya öneride bulunulursa, ilk öneride
bulunan, önerisi ile bağlı olmaktan kurtulur.

Dış üstlenme sözleşmesinin kurulması aşamasında önerinin gerçekleşmesinin ardından alacaklı için kanunda herhangi bir kabul süresi öngörülmemiştir. Alacaklı istediği zaman kabul veya ret beyanında bulunabilir. Kanun sözleşmenin kurulması aşamasında borç sahibi tarafın önerinin kabulü için süre koymasına da sözleşme serbestisi ilkesi gereğince bir kısıtlama getirmemiştir.

Dış üstlenme sözleşmesinin şartları

-Dış üstlenme sözleşmesinin kanunda düzenlenen herhangi bir şekil şartı yoktur. Yazılı veya sözlü kurulması mümkündür.

-Tarafların fiil ehliyetine haiz olması gerekmektedir.

-Asıl borcun geçerli olup olmaması üstlenme sözleşmesinin geçerliliğini etkilemez.

MADDE 200– Dış üstlenme sözleşmesi hükümsüz hâle gelirse, iyiniyetli üçüncü
kişilerin hakları saklı kalmak üzere, eski borç bütün bağlı borçlarıyla birlikte varlığını sürdürür.
Bundan başka, borcu üstlenen üstlenme sözleşmesinin hükümsüz hâle gelmesinde ve
alacaklının zarara uğramasında kendisine bir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe
alacaklı, önceden sağlanmış güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi bir sebeple
uğradığı zararın giderilmesini üstlenenden isteyebilir.

Üstlenme sözleşmesinin hükümsüzlüğü bağlı borçları yok etmez. Üstlenme sözleşmesinin geçerliliğinin bozulması durumunda üstlenen kişi kusursuzluğunu ıspat etmezse zararın giderilmesinde asıl borçluyla birlikte müteselsilen sorumlu olacaktır.

Borcun üstlenilmesi ile ilgili Yargıtay kararları

(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/10503 E. , 2012/12506 K.

Dava, arsa sahibi ile yüklenici arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümün satın alındığı iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı yüklenici, davacı edimini yerine getirmediği için temlik sözleşmenin fesholunduğunu, bu nedenle tescil imkanının bulunmadığını, diğer davalı yüklenici şirket temsilcileri davanın husumet nedeni ile reddi gerektiğini, davalı arsa malikleri ise inşaat sözleşmesinin feshedildiğini dolayısı ile tescil yükümlülüklerinin olmadığını, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, inşaat sözleşmesinde yükleniciye temlik yasağı getirildiğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Arsa sahipleri ile aralarında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunan yüklenicinin şahsi hakkını üçüncü kişiye devretmesi (temlik etmesi) halinde üçüncü kişinin ifa talep edip edemeyeceğinin saptanmasında öncelikle yüklenicinin edimini (eseri meydana getirme ve teslim borcunu) yerine getirip getirmediğinin, ardından sözleşme hükümlerindeki diğer borçlarını ifa edip etmediğinin açıklığa kavuşturulması zorunludur.
Davaya konu olayın, “alacağın devri ve borcun üstlenilmesi” işleminin hukuki niteliği, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde yüklenicinin borçlarının neler olduğu ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirilmesi gerekmektedir.

Alacağın devri ve borcun üstlenilmesi Türk Borçlar Kanununun 183 ila 204. maddelerinde düzenlenmiştir. Alacağın devri, alacağın ona bağlı bütün (yan ve öncelik) hakları ile birlikte devralana geçmesini sağlar ve bu işlem yapılırken borçlunun rızasının alınması gerekmez. Alacağın devri, hatta borçlunun muhalefetine rağmen geçerli olarak doğar ve hükümlerin hasıl eder. Borçlunun alacağın devrinden sonraki asıl muhatabı artık alacağı devralan kişidir. Bu itibarla borçlunun borçtan kurtulabilmesi için alacağın devri işleminden sonra borcunu, alacağı devralan kimseye ifa etmesi gerekir. Şu hale göre devir anına kadar borçlu bu işlemin dışında iken devir anından itibaren evvelki alacaklı devir işleminin dışına çıkmaktadır.
Alacağın devrinin, alacağı devredenle borçlu (arsa sahibi) arasında bazı ilişkilerin doğmasına neden olduğu çok açıktır. Zira alacağı devralan evvelki alacaklının (yüklenicinin) yerine geçmiş, borçludan (arsa sahibinden) ifayı istemek, gerektiğinde de borçluyu ifaya zorlamak onun hakkı olmuştur.
Arsa sahibi ile aralarında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunan yükleniciden sözleşmede ona bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü devralan üçüncü kişinin, arsa sahibini (borçluyu) ifaya zorlayabilmesi için öncelikle devir işlemini ve işlemin sıhhatini kanıtlaması gerekir. Fakat devir işlemi kanıtlanmış olunsa da yukarıda açıklandığı üzere ifa talebinin muhatabı olan arsa sahibi ifa isteğine derhal uymak zorunda değildir. Gerçekten Türk Borçlar Kanununun 167. maddesi hükmüne göre “Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları devralana karşı da ileri sürebilir.” Buna göre devri öğrenen borçlu devir olmasaydı önceki alacaklıya karşı ne tür defiler ileri sürebilecekse, aynı defileri yeni alacaklıya (alacağı devralan üçüncü kişiye) karşı da ileri sürebilir hale gelir. Alacağın devrinin konusu yüklenicinin arsa payı karşılığı arsa sahibi ile yaptığı sözleşme uyarınca hak kazandığı gerçek alacak ne ise o olacağından, alacağını devreden yüklenicinin arsa sahibinden hak kazanmadığını üçüncü kişiye devretmesi arsa sahibi bakımından önemsizdir. Diğer taraftan yüklenici arsa sahibine karşı öncelikli edimini tamamen veya kısmen yerine getirmeden kazanacağı şahsi hakkı üçüncü kişiye temlik etmişse, üçüncü kişi Türk Borçlar Kanununun 97. maddesinden yararlanma hakkı bulunan arsa sahibini ifaya zorlayamaz.
Burada yüklenicinin eser sözleşmesinden kaynaklanan borçlarının neler olduğuna ilişkin bazı açıklamaların yapılması gerekmektedir. Genel olarak eser sözleşmelerinde yüklenici, belli bir eseri meydana getirerek onu iş sahibine teslim etmeyi taahhüt eder. Eser sözleşmelerinde yüklenicinin “eseri meydana getirme borcu” dayanağını Türk Borçlar Kanununun 470. maddesinden alır. Anılan hükme göre; “eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.”

Bir iş görerek eseri meydana getirmek ve meydana getirilen eseri iş sahibine teslim etmek (arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde, binayı sözleşmeye, amacına ve fen ve sanat kurallarına uygun şekilde imal ederek arsa sahibine teslim etmek) yüklenicinin ana borcudur. Kural olarak da aslolan sözleşmenin kararlaştırıldığı şekilde eksiksiz ifasıdır. Aksi halde, sözleşmeden beklenen yararlar dengesi bir taraf aleyhine bozulur. Böyle bir durumda da yüklenici edimini yerine getirmiş kabul edilemez.
Somut olaya gelince; mahkemece hükme emsal alınan dairemizin 22.11.2011 tarihli ve 2011/13614-14161 sayılı ilamında dava konusu temlik edilen hakkın doğduğu inşaat sözleşmesi arsa malikleri …, … ve … ile yükleniciler … ve … arasında … Noterliğinin 02.09.1995 tarihli ve … yevmiye numaralı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi olup, bu sözleşmenin 3. maddesinde yükleniciye temlik yasağı getirilmiştir. Eldeki davada ise dava konusu … Noterliğinin 05.09.1995 tarihli ve … yevmiye numaralı inşaat sözleşmesinde temlik yasağı getirilmediği için yanlış emsal örnek alınarak, sözleşme içeriğiyle uyuşmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece yapılması gereken, yukarıda belirtilen ilkeler ve yapılan açıklamaların ışığında somut olayı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi hükümleri çerçevesinde inceleyip değerlendirmek ve sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.
Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E.2011/221 K.2011/347 sayılı ve 25.5.2011 tarihli kararında

“Borcun dış yüklenilmesinde borcun nakline karşı alacağa bağlı feri haklar devam eder ve borçlunun şahsına sıkı sıkıya bağlı haklardan olmadıkça üçüncü kişi bu hakların yerine getirilmesinden de sorum lu olur. Yeni borçlu ( üçüncü kişi), eski borçlu ile aralarındakiçilişkiden doğan savunmaları alacaklıya karşı ileri süremez. Bunlar eski borçlu ile yeni borçlu arasındaki ilişkide söz konusu olur ve ancak bu taraflar arasında ileri sürülebilir.
…Hal böyle olunca, davalı Bakanlık devraldığı borcu davacı alacaklıya karşı yerine getirme yükümlülüğündedir. Getirmediği takdirde de bunun sonuçlarına katlanmak durumundadır. Alacaklı ile arasında gerçekleşen diş ilişkinin varlığına rağmen, borcu devraldığı vakıf ile iç ilişkisine dayanarak, bu borçtan davacıya karşı vakfın sorumlu olduğu savunmasının dinlenmesine olanak bulunmamaktadır.

Views: 27