MUHDEASATIN AİDİYETİ DAVASI

Muhdesat, Türk Medeni Knaunun 718. Maddesinden yola çıkarak hukukumuz açısından “bütünleyici parçayı” ifade etmektedir. Türk Medeni Kanunu ve Kadastro Kanunundan yola çıkarak kişiler maliki bulundukları eşyaların bütünleyici parçalrına da malik olarak kabul edilirler. Mülkiyet kavramı, eşyayla birlikte eşyanın içerdiği bütünleyici parçalarıda kapsamaktadır. Bütünleyici parça TMK m.684/2 hükmüne göre, Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan ve o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır. Olarak tanımlanmaktadır.

Madde 718- Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.

              Muhdesat, Kadastro Kanunun 19. Maddesi 2. Fıkrası gereğince tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmektedir. Mudasatın beyanlar hanesşnde bulunması açıklık ve ispat kolaylığı işlevi görmektedir. ,

            Muhdesatın aidiyetinin belli koşullarda tespitinin yapılabilmesi için hukukumuzda muhdesatın aidiyetinin tespiti davası yolu düzenlenmiştir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, öğreti ve günce yargıtayın yerleşik içtihatlarında istisnai bir dava türü olarak öngülmekle birlikte söz konusu davanın açılması bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur. Atrıca Yargıtay İçtihadı Birleştime kararlarında benişmsenen görüşe göre, muhdesatı “bütünleyici parça” olarak nitelendirlmesinden dolayı davaya konu muhdesatın taşınmazdan ayrı bir varlığı kabul edilerek aidiyeti kabul edilmemekte görlen davalar genellikle muhdesatın tespitine yönelik olarak görülmektedir. Bu hususta kişilerin muhdesatın aidiyeti davası açabilmesi belli sınırlara tabi olmakta ve ancak belli koşulların varlığında söz konusu olabilmektedir.

MUHDESATIN AİDİYETİ DAVASININ AÇILABİLECEĞİ DURUMLAR

            Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 106/2 hükmünde yer alan tespit davaları çin öngörülmüş olan “tespit davalarının görülebilmesi iin hukuki yararın bulunması gerekir.” Ve davaya konu hukukin yararın “ dava sonuçlanıncaya kadar güncelliğini kaybetmemsi gerekir.” Şartlarını başlıca bulundurması gerekmektedir. Yani muhdesatın aidiyeti davasının açılabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunua göre davanın açılmasında dava şartı olan hukuki bir yararın bulunması ve bu hukuki yararın dava sonuçlanıncaya kadar mevcut ve güncel olması gerekmektedir.

            Yargıtay içtihatlarında ve öğretide kabul edilen muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin davanın açılmasına ilişkin koşular ise;

  • Taşınmaz üzerinde derdest ortaklığın giderilmesi davası bulunması,
  • Kentsel dönüşüm uygulamasının bulunması,
  • Kamulaştırma işleminin bulunması,
  • Kamulaştırma Kanunu m.19 hükmünde sayılan durumların uygulanma imkanın bulunması söz konusu olduğu takdirde tespit yapılması

İşlemlerinden bir tanesinin bulunması gerekmektedir. Sayılan bu koşuli durumun varlığının bulunması halinde kişilerin muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açabilmesi söz konusu olabilmektedir. Sayılan koşullar yargıtayın ve çğretinin benimsemiş olduğu koşullar olmakla birlikte tartışmaya açıktır. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılabilmesi için öngöörülen Hukuk Muhakemeleri Kanununda dava şartı olarak belirtilen koşullar dışındaki (derdest ortaklığın giderilmesi davasının bulunması, kentsel dönüşüm uygulamasının bulunması, kamulaştırma işleminin bulunması ve KK m.19 hükmünde sayılan durumların uygulama alanının bulunması) koşulları öğreti ve yargıtay tarafından uygulamada benimsenen koşullardır.

MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASININ TARAFLARI

            Muhdesatın aididyetinin tespiti davasında davacı taraf davaya konu muhdesatın kendisi tarafından yapıldığunı yad adikildiğini iddia eden taraftır. Muhdesatın kendisi tarafından yapıldığını veya dikildiğini iddia eden herkes muhdesatın aidiyetinin tespiti davasını açabilecektir. Söz konu davayı açan davacılar, Hukuk Muhakemeleri kanununda belirtildiği üzere iddiasını ispatla yükümlüdürler.

            Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasına konu muhdesatın kendisi tarafından yapıldığını ileri süren davacı taraf, davasını muhdesatın davacıya ait olduğunu kabul etmeyen tüm ttapu kaydınfaki maliklere karşı açabilecektir. Tapuda malik görünen kiiler tarafından, muhdesatın davacıya ait olduğu açıkça beyan ediliyosa; davacı açık beyanda bulunana maliklere karşı muhdesatın aidiyetinin tespiti davasını artık açamayacaktır.

MUHDESATIN AİDİYETİ DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

            Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında yetkili mahkeme se muhdesatın bulunduğu yer mahkemesi olarajk kabul edilmektedir. Yetkili mahkeme tespiti, genel yetkiye göre de tespit edilebilmekte olup kesin yetki bulunmamaktadır.

MUHDESATIN AİDİYETİ DAVASINDA İSPAT

            Muhdesatın aidiyeti davasında davaya konu muhdesatın kime ait olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Muhdesatın tespiti yapılırken Hukuk Muhakemeleri Kaununca öngörülen ispat kurallarından yararlanılır. Kanuna göre kural olararak iddia eden taraf iddiasını ispatla yükümlüdür.

            Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasında ispat şekli herangi bir şekşe tabi değildir. Muhdesatın kendisi tarafından yapıldığını veya dikildiğini iddia eden davacı iddiasını her türlü delille ispat edebilcektir. Bu durumda muhdesatın aidiyeti tespit edilirken tanık delilinden de yararlanılabiecektir.

            Muhesatın aidiyetinin tespiti davasında Kadastro Kanunun m.19/2 hükmündeki karineden yararlanılabilecektir. Kanun maddesinden doğan karineye göre muhdesatın aidiyetinin tespiti için tapu kaydı karinesine başvurulabilecektir. Ancak kanun hükmüğnden doğan söz konusu karine, kesin karine teşkil etmemektedir. Karinenin aksini iddia etmek mümkün olmakta olup karinenin aksini iddia eden iddiasını ispatla yükümlü olmaktadır.

MUHDESATIN AİDİYETİ DAVASINDA ZAMANAŞIMI

            Muhdesatın aidiyetinin tespitine dair kanunda hak düşürücü bir süre öngörülmemiştir. Ancak Kadastro kanuna göre yargıtay ve doktirinde kabul edilen bir hak düşürücü süre bulunmaktadır. Bu durumda kadasto tespitinden önce yapılmış veya dikilmiş bir muhdesat söz konusu ise hak düşürücü süre söz konusu olmayacak ve dava her zaman açılabilcektir. Ancak kesinleşmiş bir kadastro tespiti mevcutsa bu durumda Kadastrıo Kanunua göre öngörülen 10 yıllık zamanaşımı söz konusu olacak ve muhdesatın aidiyetinin tespiti davası bu zamanaşımı süresi içerisinde açılabilecektir. KK m.12/3 hükmüne göre, kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. 10 yıllık süre geçtikten sonra dava açıldığı takdirde davalı taraf muhdeatın davacıya ait olduğunu ikrar etse bile zmaanaşımı süresi geçtiğinden ve 10 yıllık sürenin hak düşürücü bir süre olmasından dolayı dava reddeilmelidir.

MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASI SOINUCUNDA VERİLECEK HÜKÜM

            Muhdesatın aidiytinin tespiti davası adindan da analaşılacağı üzere bir tespit davasıdır. Bu nedenle dava sonunucunda mehkeme tarafından verilecek hüküm bit tespit hükmü niteliğinde olacak olup kurucu değil açıklayıcı hüküm niteliğinde olacaktır.  Bu nedenle mahkemenin verdiği karar sonucunda ayni hak sahipliğinde herhangi bir değişim söz konusu olamayacaktır.

 Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası sonucunda mahkeme tarafından kurulacak olan hüküm, tespitniteliğinde bir hüküm olduğundan dolayı icraya konu olamayacaktır. Ancak ortaklığın giderilmesi davası kapsamında muhdesatın aidiyetinin tespitine karar verilmiş ise bu durumda ortaklığın giderilmesi davasıbnda yapılacak olan paylaşım muhdesatın aidiyetinin tespiti gö önünde bulundurrularak yapılacaktır. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasndan sonra verilecek tespit hükmünden doğan alacak, davacı tarafından sebepsiz zenginleşme davasına konu edilerek icra edilebilecektir.

Muhdesatın iaidiyetinin tespiti davası sonucunda mahkeme tarafından verilecek olan tespit hükmü Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.303 hükmü uyaronca kesin hükğüm ve kesin delil niteliğinde bir hüküm olacalktır. Bu nednele söz konusu muhdesatın aidiyetinin tespitine yönelik başkaca bir davanın açılması kesin hükümden sonra mümkün olamayacaktır.

MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASI İLE ORTAKLIĞIN GİDERİLMASİ DAVASI ARASINDAKİ İLİŞKİ

            Daha önce de belrttiğimiz üzere kişinin muhdeatın adiyetinin tespiti davasını açabileceği durumlar öğreti ve yargıtayın da benimsediği üzere belli koşullar varlığı aranarak sınırlandırılmıştır. Muhdesatın aidiyetinin tesppiti davasının açılablieceği durumlkardan bir tanesi de derdest bir ortaklığın giderilmesi davası bulunmasıdır. Davacı tarafın, taraflar arasında derdest bir ortaklığın giderilmesi davasının bulunduğu takdirde mhdesatın aidiyetinin tespiti davası açabileceği öngörülmüştür. Bu kapsamda derdest bulunan oratklığın giderilmesi davasının bulunması, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası için HMK uyarınca dava şartı olan güncel hukuki yarar şartını karşılayacak ve muhdesatın aidiyetinin davası açılab,leçektir. Yargıtay içtihatlaroında da benimsendiği üzere taşınmaz üzerinde derdest ortaklığın giderilmesi, kamulaştırma, kentsel dönüşüm uygulamalarının bulunması halinde muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açılabileek olup bu koşulların yokluğu halnde güncel hukuki yararın mevcut olamamsı nedeniyle HMK uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle açılan muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının reddi gerekecektir.

Somut olayda, davaya konu taşınmaz hakkında açılmış bulunan Hendek Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/207-550 numaralı ortaklığın giderilmesi davasının açılmamış sayılmasına karar verilmiş olup ilgili mahkeme hükmü 01.12.2015 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmiş bulunduğu, derdest izale-yi şuyu davası bulunmadığı için davacının tespit davası açmasında güncel hukuki yararının bulunduğundan söz edilemez. Mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine (HMK mad. 115) karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası incelenerek kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir (Y14HD-Karar : 2018/589).

MUHDESATIN AİDİYETİNİN TESPİTİ DAVASI İLE İLGİLİ ÖRNEK YARGITAY KARARLARI

8. Hukuk Dairesi         2014/25941 E.  ,  2016/7641 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Muhdesat Aidiyetinin Tespiti


… ile … ve … aralarındaki muhdesat aidiyetinin tespiti davasının kabulüne dair … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen … sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı … vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:


K A R A R

Davacı vekili, … İlçesi Merkez … Mahallesi’nde kain kuzeyinde … nolu parsel, güneyinde … nolu parsel bulunan tapulama harici alan üzerindeki ev ve müştemilatın davacıya aidiyetinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar vermek gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabülüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. (4721 s.lı TMK 684/1 m.) Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar.Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK 718 m). 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan bir arazi üzerinde yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722,724,729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez.Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez.
Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir.
.//..


1-Somut olayda; dosyanın içeriğine, toplanan delillere ve tanık beyanlarına göre dava konusu ağaçlar, bodrumlu kargir ev, avlu, taş duvar ve sundurmalı tandırın davacı tarafından meydana getirildiği ve dikildiğinin sabit olmasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersiz bulunmuştur.
2-Mahkemece muhdesatların davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekirken, muhdesatın aidiyetine karar verilmesi doğru değilse de, bu husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden bozma nedeni hükmün bu bölümünün HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentde gösterilen HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca gerekçeli kararın hüküm bölümünün (4) numaralı bendinde yer alan “muhdesat aidiyetinin davacıya ait olduğunun tespitine” cümlesinin hükümden çıkarılmasına yerine “davacı tarafından meydana getiridiğinin tespitine” yazılmasına, hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının yukarda 1. bentde gösterilen sebeple reddine; 25.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

7. Hukuk Dairesi 2021/6702 E. , 2021/2895 K. “İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 02.12.2011 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava dilekçesinde 411 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış yoluyla giderilmesini, daha sonraki aşamalarda taşınmaz üzerindeki muhdesatın kendisine ait olduğunu ileri sürerek aynen taksim yoluyla ortaklığın giderilmesini talep etmiştir.

Bir kısım davalılar dava konusu taşınmazdaki binalarla ilgili muhdesat iddiasında bulunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüyle ortaklığın satış suretiyle giderilmesine, karar verilmiştir.

Hükmü, davalı … vekili temyiz etmiştir. Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bu davalarda davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%…) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.

Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK’nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.

Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.

Somut olaya gelince; davalı … vekili ve bir kısım davalılar, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatların bir kısım tapu maliklerine ait olduğunu ileri sürmüş olmasına rağmen mahkemece muhdesatın aidiyeti davası açmak için süre verilmediği anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece, öncelikle tüm tarafların muhdesat iddasını kabul edip etmediklerine dair beyanlarının tespit edilmesi, muhdesat konusunda ihtilaf bulunduğunda muhdesat iddiasında bulunanlar yönünden muhdesat aidiyeti konusunda dava açmak üzere HMK’nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmesi, açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, tüm tarafların muhdesat iddiasını kabul etmesi veya muhdesatın aidiyeti davası açılıp da muhdesatın ilgililere aidiyetine karar verilmesi halinde; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek bilirkişiden rapor alınmak suretiyle satış bedelinden ne kadarının muhdesatlara isabet ettiğinin yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenerek, muhdesatlara isabet eden kısmın muhdesatların sahibi paydaşlara, geri kalan bedelin ise payları oranında paydaşlara dağıtılması ve dağıtım oranlarının hükümde açıkça gösterilmesi gerekirken; muhdesatlar yönünden taraflar arasında ihtilaf varken bu hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 10/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

7. Hukuk Dairesi 2021/3854 E. , 2021/2854 K. “İçtihat Metni”

7. Hukuk Dairesi MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi DAVALILAR : Hazine vd.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Solhan Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.01.2019 gününde verilen dilekçe ile muhdesatın tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 03.12.2019 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: KARAR 1.DAVA 1.1.Davacı vekili, dava konusu 102 ada 37 parselin müvekkilinin zilyetliğinde olduğunu, her ne kadar ilgili taşınmaz davalı idare adına kayıtlı ise de, taşınmazın yüz yılı aşkın süredir davacının murisleri tarafından kullanıldığını ve kendisine murislerinden intikal ettiğini, taşınmazın 2006 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu orman vasfıyla Hazine adına tescil edildiğini, Solhan Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/8 Esas numaralı dosyası ile tapu iptali ve tescil davası açıldığını, davanın reddine karar verildiğini, taşınmaz üzerinde müvekkili tarafından iyiniyetle yapılan su hatları, ağaçlar, taş duvar, çit gibi muhdesatın müvekkiline ait olduğunu belirterek, davacı adına tespitini talep etmiştir.

2.CEVAP 2.1. Davalı … Genel Müdürlüğü vekili, dava konusu parselin orman arazisi olup kamu malı olduğunu, Yargıtay’ın istikrarlı uygulamalarına göre orman niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacaklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur. 2.2. Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın zilyetlikle iktisabı ve özel mülkiyete konu olmayan devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan orman niteliğindeki taşınmazlardan olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

3. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI 3.1.Mahkemece yapılan yargılama sonunda, orman niteliğindeki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhtesata hukuki değer verilemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmiştir.

4. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI 4.1.Hükmün istinaf yolu ile incelenmesi davacı vekilince talep edilmiştir. 4.2.Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesince, dava konusu taşınmazın orman vasfı ile maliye hazinesi adına tescilli olduğu gözönüne alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanunun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

5. TEMYİZ 5.1. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 5.2 Temyiz Nedenleri 5.2.1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde, açılan davanın muhdesat bedelinin tespit edilerek tahsiline yönelik bir dava olmayıp, muhtesatın kim tarafından meydana getirildiğinin tespitine yönelik olduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporlarından sonra harcı tamamlatmak üzere davacı tarafa süre zxrekirken, harç tamamlatılmadan acele bir şekilde usule aykırı olarak karar verildiğini, emsal Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 04.05.2006 tarihli, 2006/1307 Esas ve 2006/5553 Karar sayılı ilamında özetle, zemini orman sayılan bir alan üzerinde başkası tarafından meydana getirilen muhdesata el atılması durumunda, el atılan bu bedelin muhdesat sahibine ödenmesi gerektiğini açık bir şekilde belirtilmesine rağmen, davanın reddedildiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

6.YARGITAY KARARI 6.1.Dava, kamulaştırma hukuki sebebine dayalı muhdesatın tespiti istemine ilişkindir. 6.2.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davaya konu 102 ada 37 parsel sayılı taşınmazın tesis kadastrosu ile 05.05.2006 tarihinde orman vasfıyla 1.196.809 m2 olarak Hazine adına tescil edildiği, davacı zilyetliğinde bulunan alanın baraj gölü kamulaştırma sahası içinde kaldığı anlaşılmaktadır. 6.3. Bilindiği üzere; bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur (4721 sayılı TMK m. 684/1). Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını da kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer (TMK m.718). 22.12.1995 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da vurgulandığı gibi Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde kalıcı yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. 6.4.Muhdesat, şahsi bir hak olup (TMK m.722, 724 ve 729), sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Taşınmaz üzerindeki kalıcı yapı, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatın taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. 6.5.Tespit davası, kendine özgü davalardan olup dava sonucunda istihsal edilecek ilamın icra ve infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak da bu davaların uygulama alanı sınırlıdır. Bilindiği üzere, tespit davalarının görülebilmesi için güncel hukuki yararın bulunması (6100 sayılı HMK m. 106/2) ve dava sonuçlanıncaya kadar da güncelliğini kaybetmemesi gerekir. Tespit davaları eda davalarının öncüsüdür, bu nedenle eda davası açılmasının mümkün olduğu hallerde, tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmektedir. Hukuki yararın bulunması dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hakim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmelidir (HMK m. 114/1-h, 115). 6.6.Öğretide ve Yargıtay’ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. 6.7. 26.05.2004 tarihli ve 5177 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 19. maddesine eklenen ek fıkra hükmüne göre, başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaştırma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla tespit davası açma hakkı tanınmış ise de, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki, kamuya ait mera, yaylak, kışlak, genel harman yeri, orman, aktif dere yatağı niteliğindeki taşınmazların özel mülkiyete konu olamayacakları, bu taşınmazların zilyetlikle edinilemeyecekleri, taşınmazın vasfı nedeniyle üzerindeki muhtesadın ekonomik bir değerinin olmadığı bu nedenle bu nitelikteki taşınmazlar üzerinde meydana getirilen muhdesata da hukuki değer verilemeyeceği, ayrıca kamulaştıran kurumun veya malik olan hazinenin de söz konusu muhdesattan istifadesi de söz konusu olamayacağından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. 6.8. Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bölge adliye mahkemesi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 09.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Views: 412