Türk Ceza Kanunu’nun “Hürriyete Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.” maddesiyle hüküm altına alınmıştır.
Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun Unsurları:
1-Öncelikle belirtmek gerekir ki suçun oluşumu için kastın varlığı şarttır. İlgili kanun maddesinde de açıkça “…sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla…” denilerek suçun oluşumu açısından kastın varlığının gerekliliği düzenlenmiştir. Dolayısıyla suç, eylemin olası kast ya da taksirle işlenmesi durumunda gerçekleşmez; suçun oluşumu için doğrudan ve özel kastın varlığı gerekmektedir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2015/3575 E. 2015/24514 K. “…Katılan ile aynı apartmanda ve onun dairesinin bir alt katında ikamet eden sanığın, apartmanın bahçesinde sokak kedilerine yiyecek verdiği, bu yiyeceklerin koku yapması ve birçok sokak kedisinin bahçeye gelmesine neden olması dolayısıyla katılanın rahatsız olduğunun kabul edilmesi ile suçun oluşabilmesi için özel bir maksatla hareket edilmesinin ve failde mağdurun huzur ve sükununu bozma özel kastı olmasının şart olması karşısında, eylemin, sırf katılanın huzur ve sükununu bozmak maksadıyla işlenip işlenmediği ve atılı suçun ısrar unsurunun olayda ne şekilde oluştuğu açıklanıp tartışılmadan, yetersiz gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi…” |
2- Suçun oluşumu için gerekli ikinci unsur ise ısrar koşulunun sağlanmış olmasıdır. İlgili kanun maddesi ile korunmak istenen kişinin özgürlüğü, psikolojik ve ruhsal yapısıdır. Dolayısıyla bir kez gerçekleşen eylem işbu suçun oluşması açısından yeterli değildir. Suçun oluşumu için eylemin aynı mağdura karşı birden fazla kez işlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay 18.Ceza Dairesi 2019/8026 E. 2020/4736 K. “…Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu ile korunan hukuki yarar kişi özgürlüğünün korunması ve bireyin, psikolojik ve ruhsal bakımdan rahatsız edilmemesi ve yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, kanun metninde yazılı bulunan telefon etme, gürültü yapma ya da aynı maksatla, hukuka aykırı bir davranışta bulunulması eylemlerinin bir kez yapılmasının yeterli olmadığı, eylemlerin ısrarla tekrarlanması, süreklilik arz etmesi ve sırf kişilerin huzur ve sükûnunu bozma saiki ile işlenmesi gerekmektedir…” |
3-Söz konusu suç ilgili hükümde belirtilen üç seçimlik hareketin gerçekleştirilmesi durumunda oluşacaktır. Ancak kanunda belirtilen seçimlik hareketlerin neleri kapsadığı hususu doktrinde tartışmalıdır. “Bir kimseye ısrarla telefon edilmesi” ifadesinin yalnızca telefonla aramayı mı kapsadığı, sosyal medya araçları üzerinde mesaj yöntemiyle yapılan eylemlerin de bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilemeyeceği vb. hususlar tartışma konularına örnek olarak gösterilebilir. Bu husustaki genel görüş ifadenin sadece telefon etmeyi değil kısa mesaj göndermeyi de kapsadığı yönündedir. Bu kabul ve uygulamaya göre mobil cihazla anlık mesajlaşma olanağı sağlayan “whatsapp” gibi uygulamalar yoluyla gerçekleştirilen iletişim biçimlerinin de bu hareket içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Nitekim Ceza Genel Kurulu 2018/45 K. Sayılı kararı da bu yöndedir. Burada önemli olan yapılan eylemin her üç seçimlik hareket bakımından ısrarlılık taşıması ve kasten yapılmasıdır. Bu doğrultuda atılan mesajların boş mesaj olması herhangi bir içerik taşımaması, aramalarda failin telefonu açık tutup konuşmaması gibi durumlar suçun oluşumuna engel değildir.
Seçimlik hareketlerden olan hukuka aykırı bir davranışla bu suçun oluşabilmesi için ise fiilin başka bir suç teşkil etmemesi gerekir. Söz konusu suç başka bir suçun unsuru haline geldiğinde o suç içerisinde erimektedir. Örnek vermek gerekirse; kişi eylemler sonucunda ruhsal bir hastalığa yakalanmışsa bu durumda da kasten yaralama suçu, telefonla cinsel taciz suçu işlendiğinde ise cinsel taciz suçu oluşmuş olacaktır.
4-Suçun bir diğer unsuru ise fiilin belirli bir kimseye karşı işlenmesidir. Bu husus madde metninde bir kimseye ibaresiyle ortaya konulmuştur. Nitekim suçun belirli bir kimseye karşı işleniyor oluşu, işbu suçu 765 sayılı TCK’nun üçüncü kitabının “Halkı Rahatsız Eden Hareketler” başlıklı yedinci faslında, 546 ve 547. maddelerinde düzenlenen eylemlerden ayıran en önemli hususlardan biridir. Suçun yapısal özelliği düşünüldüğünde tüzel kişiler bu suçun mağduru olamayacağından yalnızca gerçek kişiler suçun mağduru olabilir. Yine aynı şekilde tüzel kişiler suçun faili olamayacağından suçun faili yalnızca gerçek kişiler olabilir.
Suçun şikayet süresi, cezası, görevli mahkeme bakımından:
5-Söz konusu suç şikayete tabi ve uzlaşma kapsamındaki suçlardan olup suçun oluşumu durumunda savcılık re’sen soruşturma başlatamaz. Bu doğrultuda Türk Ceza Kanunu’nun 73. madde hükümleri geçerli olmakla birlikte şikayetçi şikayet hakkını fail ve fiilini öğrenmesinden itibaren 6 ay içinde kullanmalıdır. Suçun dava zamanaşımı süresi ise 8 yıldır.
6-Suçun yaptırımı 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu m.100/4 ile “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” düzenlemesi hüküm altına alınmıştır. Söz konusu suçun cezasının üst sınırı ise 1 yıl olarak belirlenmiştir. Öngörülen hapis cezasının üst sınırı göz önüne alındığında; işbu suçtan dolayı hakim tarafından doğrudan tutuklama kararı verilemeyeceğinden cezanın Türk Ceza Kanunu’nun 49/2 ve 50. maddeleri uyarınca 50. maddede öngörülen seçenek yaptırımlardan birisine çevrilebilmesi mümkündür. Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi de mümkündür. Ancak bu kararın verilebilmesi için sanığın karşı tarafın zararlarını gidermesi gerekmektedir.
7-Bölge Adliye Mahkemeleri Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun 11. ve 14. maddeleri gereği işbu suçta verilecek cezanın üst sınırı 10 yılın altında kaldığından görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi, yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer Asliye Ceza Mahkemesi’dir.
Views: 38