Türk hukuk sistemimizde miras hukuku, medeni hukukun 4 ana dalından birisidir. Miras avukatları, miras hukuku alanında her türlü dava ve uyuşmazlıklarda hukuki danışmanlık ve vekillik hizmeti veren avukatlardır. Miras, bir kişinin ölümünden sonra tüm malvarlığının aktif ve pasifleriyle birlikte mirasçılarına ya da mirasçı olarak belirlenen kişilere geçmesini ifade eder. Yani kişinin ölümüyle birlikte malvarlığının yanında borçları da mirasçılara geçmektedir. Hukuk sisteminde, kişinin ölümüyle mirasçılara intikal eden malvarlığı tereke olarak adlandırılmaktadır.
Miras hukuku alanında görülen dava ve uyuşmazlıklar hemen herkesi ilgilendiren ve süreci karmaşık olan iş ve işlemlerdir. Murisin (miras bırakanın) ölümünden sonra ortaya çıkan miras paylaşımı konusunda çok çeşitli sorunlarla karşılaşılabilir. Bunlar dan en önemlisi, murisin ölmeden önce sahip olduğu malvarlığını adil olmayan şekilde bazı kişilere devretmesi ya da satış göstermesi sebebiyle yaşanan mağduriyetlerdir. Miras hukuku alanında en çok yaşanan bir diğer sorun ise üst soylarımızın (anne, baba, dede gibi) ölümünden sonra geride kalan taşınır ve taşınmaz malvarlıklarının zamanında paylaştırılmaması ve aradan yıllar geçmesiyle mirasçı sayısının artmasıdır. Dolayısıyla bu tür ihmal ve davranışların sonucunda çıkan uyuşmazlıkların çözümü de uzun ve zorlu bir sürece sebep olacağından miras hukuku alanında uzman bir avukattan hukuki destek muhakkak alınmalıdır.
Miras hukuku avukatları bu alanda birçok dava ve uyuşmazlıklara bakmaktadır. Büromuzda uzun zamandır tecrübe ettiğimiz ve çözüme kavuşturduğumuz miras hukuku alanında uyuşmazlık ve davaları sayacak olursak, bunlar arasında; vasiyetname hazırlanması, reddi miras davası, tenkis davası, tapu iptal davası, muris muvazaası gibi uyuşmazlık ve davalar başta gelmek üzere aşağıda da değineceğimiz birçok miras hukuku uyuşmazlıklarını tecrübe ederek çözüme kavuşturduk.
- Miras kalan taşınır ve taşınmazın intikali ve paylaştırılmas,
- Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davası
- Miras kalan banka v.b kurumlarda yer alan paranın tahsili, paylaştırılması,
- Veraset ilamının alınması, veraset ilamının iptali,
- Terekenin (Miras kalan malvarlığının) tespiti, taksimi
- Mirasın tenkisi, denkleştirilmesi,
- Muris muvazaası halinde iptal ve tescil davaları,
- Atanmış mirasçıların vasiyetten doğan haklarının mirasının davası,
- Miras sözleşmesi yapılması, mirastan red işlemi, ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, vasiyetname ile bağış ve vakıf kurma,
- Mirastan mal kaçırma durumunda tasarrufun iptali davası,
- Mirastan feragat ve mirasçılıktan çıkarma davaları.
TÜRK HUKUKUNDA MİRASÇI KİMDİR?
Türk hukukunda miras hukuku kapsamında iki tür mirasçıdan bahsedebiliriz. Bunlardan biri yasal mirasçılar, diğeri ise atanmış mirasçılardır. Miras hukukuna ilişkin temel düzenlemeler 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yapılmıştır.
Yasal mirasçı: Yasal mirasçılar, miras bırakanın yani murisin özel bir isteğine ya da vasiyetnamesine gerek duymadan kan hısımlığı yolu ile mirasçı olurlar. Türk Medeni Kanunu 495-501 maddelerde yasal mirasçılık düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre miras bırakanın kan hısımları, evlatlık ve altsoyu ile sağ kalan eş yasal mirasçıdır.
Atanmış mirasçı: Murisin ölmeden önce kendi hür iradesiyle bir vasiyetname düzenleyerek malvarlığının hepsini ya da bir kısmını belirli bir kişiye bırakması ile gerçekleşir.
Ayrıca bilinmelidir ki yasal mirasçıların hepsi birden mirasçı olamaz. Türk Medeni Kanunu, miras kalan malvarlığının daha adil bir şekilde paylaştırılması adına zümre sistemini oluşturmuştur. Bu sisteme göre miras, birinci derece yakınlardan başlamak üzere hayatta olma durumlarına göre miras bırakan kişinin kan hısımlarına paylaştırılmaktadır. Bu zümreleri açıklamak gerekirse;
Birinci derece yasal mirasçılar, miras bırakanın alt soyunu kapsamaktadır. Bu grup miras bırakanın çocukları, torunları ve torunların çocuklarıdır. Eğer varsa evlatlık da alt soy gibi mirastan pay alır.
İkinci derece yasal mirasçılar, murisin birinci dereceden hayatta olan bir mirasçısının kalmadığı durumda devreye girer. Ölen kişinin anne ve babası ile kardeşleri ikinci derece yasal mirasçılardır.
Üçüncü derece yasal mirasçılar, murisin büyükanne ve büyük babasıdır. Ancak bu kişilerin mirasçı olabilmeleri için murisin birinci ve ikinci derecede mirasçılarının olmaması gerekir. Yani murisin altsoyunun, anne ve babası ile onların alt soyunun muristen önce ölmüş olması gerekmektedir. Murisin, kendisinden önce ölmüş olan büyükanne ve büyükbabasının yerlerini halefiyet yoluyla kendi altsoy mirasçıları alacaktır. Yani, büyükanne veya büyükbaba miras bırakandan önce ölmüş ise bunların altsoyu olan çocukları; miras bırakanın amca, hala, teyze ve dayıları ile onların altsoyları mirasçılık hakkına sahip olacaktır.
TÜRK HUKUKUNDA VASİYETNAME NEDİR?
Vasiyetname, bir kişinin ölmeden önce malvarlığının kimlere kalacağını, nasıl paylaştırılacağını düzenlediği evraktır. Hukuk sistemimizde bunun tanımı ölüme bağlı tasarruftur. Bu şekilde kişi vasiyetname ile henüz hayattayken, kendi malvarlığı üzerinde öldükten sonra hüküm doğuracak tasarrufta bulunmaktadır.
Vasiyetname 3 farklı yöntem ile hazırlanabilmektedir. Bunlar; resmi vasiyetname, sözlü vasiyetname ve el yazılı vasiyetnamedir.
- Resmi vasiyetname: Resmi vasiyetname, noter huzurunda ve iki kişinin tanıklığında düzenlenir. Miras bırakan, son arzularını notere bildirdikten sonra noter bunları yazar ve okuması için miras bırakana verir. Miras bırakan bunun üzerine vasiyetnamesini okur ve okuduklarının son istekleri olduğunu noter huzurunda iki tanığına söyler. Tanıklar ise miras bırakanın bu ifadesini kendi önlerinde düzenlendiğini ve miras bırakanın bu işlemi yapmaya ehliyetini olduğunu vasiyetnameye yazarak altını imzalar. Daha sonra vasiyetnameyi miras bırakan da imzalar ve noter de tarih atarak imzalar.
- El yazılı vasiyetname: Bu vasiyette, miras bırakan, yıl, ay, gün ve bulunduğu yeri de yazmak suretiyle, tüm vasiyetini el yazısıyla başından sonuna kadar yazar ve sonra da imzalar.
- Sözlü vasiyetname: Her zaman için öncelik resmi vasiyetname yapılmasıdır. Ancak muris, kendisini bekleyen yakın ölüm tehlikesi, hastalık, ulaşımın kesilmesi veya savaş gibi mücbir sebeplerden dolayı resmi ya da el yazılı vasiyetname düzenleyecek durumda değilse sözlü olarak da vasiyet yapabilir. Sözlü vasiyetname iki şekilde düzenlenebilir.
Sözlü vasiyetname hazırlatmak için birinci yöntemde muris, son arzularını yani vasiyetini iki tanığına anlatır ve onlardan vasiyetini yazmalarını veya yazdırmalarını talep eder. Tanıklardan biri murisin beyanda bulunduğu vasiyetini bulundukları yer ve tarihi belirterek yazar, sonrasında hem kendisi imzalar hem de diğer tanığa imzalatır. Daha sonra ise tanıklar bu belgeyi vakit kaybetmeden bir Sulh hukuk veya Asliye Hukuk mahkemesine teslim etmelidir. Tanıklar belgeyi teslim ederken vasiyet şartlarının gerçekleştiğini, vasiyetçiyi ehil gördüklerini ve olağanüstü hal içinde vasiyetçinin son arzularını kendilerine sözlü olarak beyan ettiğini belirtirler.
Sözlü vasiyetnamede ikinci yöntemde, tanıklar vasiyetçinin son arzularını vakit kaybetmeden hakime sözlü olarak iletebilirler. Hakim her iki tanığın beyanlarını tutanağa geçirir ve belgelenmiş olur.
- Sözlü vasiyetnamenin hakim tarafından onaylanmasının bazı istisnaları vardır.
- Askerler için teğmen veya daha yüksek rütbeli bir subay sözlü vasiyeti hakim yerine onaylayabilir.
- Ülke sınırları dışında seyreden bir ulaşım aracında bulunan kişiler için o araçtan sorumlu kişi hakim yerine geçer.
Sağlık kurumlarında tedavi görenler için de sağlık kurumunun en yetkili kişisi hakim yerine geçer
TÜRK HUKUKUNDA VERASET İLAMI NEDİR, NASIL ALINIR?
Mirasçılık belgesi de denilen veraset ilamı, kişinin ölümünden sonra mirasçılarının kimler olduğunu ve mirasın hangi oranda pay edileceğini gösteren, mahkeme kararı ile alınan belgedir. Veraset ilamı ya da diğer adıyla mirasçılık belgesi, yasal mirasçılardan biri tarafından noterden temin edileceği gibi sulh hukuk mahkemelerinden de talep edilebilir.
Veraset ilamı alınabilmesi için miras bırakan ve veraset ilamı talep eden kişiler arasında soy bağı olması gerekir. Soy bağı yok ise de sulh hukuk mahkemelerinden talep edilebilir. Mirasçılık belgesinde bir hata olduğu tespit edilmiş ise mirasçılık belgesinin iptali davası açmak gerekir.
TÜRK HUKUKUNDA ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ (İZALE-İ ŞUYU) DAVASI
Ortaklığın giderilmesi ya da diğer adıyla izale-i şüyu davası, paylı veya elbirliği mülkiyete konu olan taşınır ya da taşınmaz mallardaki paydaşlığın sonlandırılması ve kişisel mülkiyete geçişi sağlayan davalardır. Miras hukuku alanında da miras bırakanın ölümünden sonra mirasçıları, mal varlıkları üzerindeki paydaşlığın sonlandırılmasını isteyebilirler. Bu durumda mal varlıklarının ne şekilde paylaşılacağı konusunda uyuşmazlığa düşen mirasçılar, sulh hukuk mahkemesinden ortaklığın giderilmesi talebinde bulunabilirler.
Ortaklığın giderilmesi davası, ortaklığa konu malın ortaklar arasında pay oranlarına göre bölünmesiyle yani aynen taksim yoluyla yapılabileceği gibi bu malvarlığının satışının yapılarak bedelinin paydaşlara ödenmesi yöntemiyle de yapılabilir.
TÜRK HUKUKUNDA MURİS MUVAZAASI (MİRASTAN MAL KAÇIRMA)
Muris muvazaası (mirastan mal kaçıran), miras bırakanın hayattayken mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak için malvarlığını satış göstererek belirlediği bir kişiye devretmesidir. Yani burada miras bırakan malvarlığını istediği birine aslında bağışlamıştır ancak satış göstererek görünüşte yasal hale getirmiştir.
Muris muvazaası davası ile mal kaçırmayı engelleme ve kaçırılan malların terekeye tekrar kazandırılarak mirasçıların haklarının korunması amaçlanmıştır. Örneğin miras bırakan, ölmeden önce malvarlığını çocuklarından yalnızca birine bedelsiz bir şekilde devretmişse, miras bırakanın ölümünden sonra diğer mirasçı olan çocukları dava açarak denkleştirme talep edebilirler.
Muris muvazaası davaları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür. Ancak tapu iptal ve tescil davalarıyla ilgili olarak taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
TÜRK HUKUKUNDA ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ
Bir kimsenin kişisel ihtiyaçlarını karşılayamaması durumunda belirli bir kişiye kendisine bakması için malvarlığının hepsini ya da bir kısmını bırakmasını konu alan sözleşmelerdir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, karşılıklı(ivazlı) borç yükleyen sözleşmedir. Taraflardan birinin özel, kişisel ihtiyaçlarının karşılanması karşılığında malvarlığından belirli bir kısmının bakımı üstlenen kişiye verilmesiyle her iki tarafa borç yüklenir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu 611. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre; ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşme şeklinde tanımlanmıştır. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır.
TÜRK HUKUKUNDA MİRASTA TENKİS DAVASI
Tenkis davası, miras hukukunun önemli bir unsuru olup, miras bırakanın, yasal mirasçılarının saklı payını ihlal eden tasarruflarının iptali veya düzeltilmesi amacıyla açılan bir davadır. Burada bahsedilen saklı pay ise mirasçıların, miras bırakandan talep edebileceği yasal minimum paydır. Tenkis davasını saklı payı ihlal edilmiş olan mirasçılar açabilir. Mirasın açılmasından itibaren genel olarak bu dava 1 yıl içinde açılmalıdır.
Tenkis davası açma hakkı ve süresi Türk Medeni Kanunu 571. Maddede düzenlenmiştir. Bu hükme göre; Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer. Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının kesinleşmesi tarihinde işlemeye başlar. On yıllık sürenin başlangıcı ise sağlar arası kazandırmalar ve miras mukaveleleri için mirasın açıldığı tarih, vasiyetname için vasiyetnamenin açıldığı tarihtir. Tenkis davasında görevli mahkemeler ise Asliye Hukuk Mahkemeleridir.
ANTALYA MİRAS AVUKATI – MİRAS HUKUKU AVUKATI
Miras hukuku çok kapsamlı ve hemen herkesi ilgilendiren birçok dava ile uyuşmazlık içeren bir hukuk alanıdır. Miras hukuku alanında oluşan her türlü uyuşmazlıkta, söz konusu malvarlığı olduğu için herhangi bir hak kaybı yaşamamak ve malvarlığında adil paylaşımı sağlayabilmek adına alanında uzman ve geniş bilgi birikimine sahip bir avukattan hukuki destek almak kişilerin menfaatine olacaktır.
Antalya’da bulunan büromuzda uzun zamandır miras hukuku alanında tecrübe edinmiş ve yetkin avukat kadromuz ile vatandaşımıza hukuki hizmet vermekteyiz. Sorularınız ve randevu için bizimle iletişime geçebilirsiniz. İletişim kısmında bulunan adres ve numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.
Views: 2