Tasarrufun İptali Davası Nedir?
Tasarrufun iptali davası, borçlunun kötü niyetle 3. kişilere yönelik yapmış olduğu tasarrufların iptalini talep ettiği davadır. İcra ve İflas Kanununun 277.maddesinin ilk fıkrasında iptal davasından bahsedilmiştir:
“İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. “
Butlan, kamu yararı düşüncesiyle hukuk düzeni tarafından konulmuş bir geçersizlik türüdür. Butlanla sakat sözleşmeler yapıldıkları andan itibaren hüküm ve netice meydana getirmezler.[1]
İlgili maddelerin başlıkları şöyledir:
Madde 278- İvazsız tasarrufların butlanı
Madde 279- Acizden dolayı butlan
Madde 280- Zarar verme kastından dolayı iptal
İvazsız Tasarrufların Butlanı (İİK.m.278)
Alışılmış hediyeler hariç olmak üzere, haciz veya aciz yahut iflastan evvelki -iki seneyi geçmeyecek müddette- geriye doğru yapılmış olan bütün bağışlamalar ve ivazsız yani karşılıksız tasarruflar iptale tabi olacaktır. Hangi tasarrufların bağışlama gibi olduğu kanunda belirtilmiştir:
- Evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
- Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
- Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.
Acizden Dolayı Butlan
Hacizden veya mal bulunmaması sebebi ile acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılan işlemler batıldır. Bu işlemler kanunda belirtilmiştir:
- Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler;
- Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler;
- Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler.
- Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler.
Ancak bu tasarruflardan istifade eden kişi, borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat ederse iptal davası dinlenmez.
Zarar verme kastından dolayı iptal
Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler iptal edilebilir. Ancak borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunması gereklidir.
Ayrıca işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.
Eğer üçüncü şahıs, borçlunun eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun durumunu bildiği farz olunur.
Ticari işletmenin ticari emtianın tamamını, önemli bir kısmını devralan veya satan kişi borçlunun mali durumunu bildiği kabul olunacaktır.
Tasarrufun İptali Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
Tasarrufun iptaline ilişkin davalar malvarlığına ilişkin olduğu için HMK. gereğince görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Kişisel hakka dayanan bir dava türü olduğundan ise genel yetki kuralları geçerlidir. Yani davalının yerleşim yerinde dava açılabilir.
“…Dava İİK’nın 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olup, iptal davaları için yasada özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK’nın 6. maddesi gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerekir. Aynı Kanun’un 7/1. maddesi gereğince de davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. İptal davaları ayni hakka değil kişisel hakka dayanan davalardan olduğundan davanın konusu taşınmaz bile olsa HMK’nın 12. maddesinin uygulanma imkanı yoktur. İİK’nın 282. maddesi gereğince davalı borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi yasa gereğidir. Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmaz.” (5. Hukuk Dairesi 2022/11188 E. , 2022/14428 K.)
Tasarrufun İptali Davasında Yargılama Usulü
İİK. m. 281’de iptal davalarında yargılama usulünden bahsedilmiştir. Mahkeme iptal davalarını basit yargılama usulüyle görür. Hâkim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Davalılardan herhangi biri davacının alacağını ödediği takdirde, dava reddolunur.
Tasarrufun İptali Davası Kime Karşı Açılabilir?
İptal davaları, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunun dışında, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.
İptal Davasının Sonuçları
İptal davası sabit olduğu (kazanıldığı) takdirde, davacı, dava konusu mal üzerinde, sanki o mal hala borçlunun malvarlığında (mülkiyetinde) imiş gibi, cebri icra yolu ile hakkını (alacağını) almak yetkisini elde eder. Dava konusu mal, «iptal kararı» ile borçlunun mülkiyetine (malvarlığına) dönmez. Üçüncü kişi yine «malik» olmakta devam eder. Bu husus, iptal davasının aynî bir dava olmayıp, kişisel bir dava olmasının sonucudur.[2]
Hak Düşürücü Süre
İptal davası hakkı, batıl tasarrufun gerçekleştiği tarihinden itibaren beş sene geçmekle düşer. Bu süre zamanaşımı değil hak düşürücü süredir.
İlgili Yargıtay Kararları
“Davacı vekili, davalı borçlu …Ltd.Şti.’nin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla dava konusu … plakalı aracı şirket ortağının yakın akrabası diğer davalı …’e devrettiğini belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı …Ltd.Şti. vekili, müvekkilinin davacı şirkete borçlu olmadığının tespiti istemi ile menfi tesbit davası açmış,mahkemece davalar arasında irtibat bulunduğundan bahisle birleştirme kararı verilmiştir.
Mahkemece, toplanan delile göre davalı …Ltd.Şti.’nin davacı şirkete 3.551,90 TL borçlu olduğunun tesbiti ile davacının açtığı tasarrufun iptali davasının kabulü ile bu miktar alacak ile sınırlı olarak haciz ve satış isteme yetkisi verilmiş; hüküm, davacı …Ltd.Şti vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemi ile ayrı bir dava olarak açılmış menfi tespit istemine ilişkindir.
Tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne tabi menfi tespit davası ise yazılı yargılama usulüne tabidir. Ayrıca tasarrufun iptali davasının temyiz inceleme yeri ile menfi tespit davasının temyiz inceleme yerinin farklı olması nedeniyle ayrı bir dava olarak açılan menfi tespit davasının tasarrufun iptali ile birleştirilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece, menfi tesbit davasının tefrik edildikten ve ayrı esasa kaydı yapıldıktan sonra, tasarrufun iptali davasının diğer ön koşullarının gerçekleşmiş olduğunun anlaşılması halinde, gerçek bir borç ilişkisinin varlığı tasarrufun iptali davasını etkileyeceğinden bekletici mesele yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” (17. Hukuk Dairesi 2015/9004 E. , 2017/10474 K.)
“Davacı vekili, davalı …’ün müvekkiline olan vergi borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında amme alacağının tahsilini engellemek amacı ile kendisine ait taşınmazı yengesi olan diğer davalı …’e sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalılar davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece davalıların yakın akraba olmaları nedeniyle davanın kabulüne davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulü ile davalılar arasındaki tasarrufun iptaline karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Davacı idare dava dilekçesinde davalı …’ten 96.062.55 TL. alacağı bulunduğunu öne sürerek bu miktarla sınırlı olarak her iki davalı arasındaki taşınmaz satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiş, mahkemece sadece tasarrufun iptaline karar verilmekle yetinilmiş, tasarrufun hangi miktardaki alacak ile ilgili olarak iptaline karar verildiği belirtilmeden infazda tereddüt uyandıracak şekilde hüküm kurulmuştur. Bu durumda davacı idarenin iptali istenilen tasarrufun yapıldığı tarih itibariyle gerçek alacağının belirlenmesi için gerekirse konusunda uzman kişilerden oluşacak bilirkişi kuruluna tarafların kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak rapor alınması ondan sonra davacının tasarruf tarihi itibariyle belirlenen asıl alacak ve ferileri ile sınırlı olarak ve talebi aşmamak üzere davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru bulunmamıştır.” ((Kapatılan)17. Hukuk Dairesi 2011/2002 E. , 2011/10232 K.)
Views: 33