Bir kişinin ölümüyle birlikte, bu kişinin mal varlığı, aktif ve pasifleriyle birlikte bu kişinin yasal mirasçılarına geçecektir. Mirasçılar, miras bırakanın aktif mal varlığıyla birlikte miras bırakanın pasif mal varlığıyla yani borçlarıyla da sorumlu olacaktır. Mirasçılar çeşitli nedenlerle; miras bırakanın borçlarından kurtulmak, miras bırakan ile aralarında husumet bulunması, ivazlı olarak mirasın bir kısmı veya tamamından vazgeçme vb. Durumlar nedeniyle miras bırakanın terekesinden pay almak istemeyebilmektedir. Böyle bir durum söz konusu olduğu takdirde Türk Medeni Kanunu mirasçıya, mirastan kurtulmak amacıyla iki yol tanımıştır. Buna göre; mirasçı Türk Medeni Kanununa göre:
Miras reddi
Mirastan feragat sözleşmesi
Yaparak miras bırakanın mirasının tamamından ya da bir kısmından kurtulabilecektir.
Mirasçıya mirastan kurtulma hakkı veren mirastan feragat sözleşmesi, Türk Medeni Kanunun 528. Maddesinde düzenleme alanı bulmaktadır. TMK m.528 hükmü gereğince;
Madde 528 – Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak
mirastan feragat sözleşmesi yapabilir.
Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.
Bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin
altsoyu için de sonuç doğurur
Mirastan feragat sözleşmesi miras bırakan olan murisin ölümünden önce muhtemel mirasçı olabilecek tüm mirasçılar ( yasal mirasçı, atanmış mirasçı, saklı pay vb. ) arasında yapılmaktadır. Muris ile mirasçı arasında mirastan feragat sözleşmeli bir ivaz karşılığında olmak üzere ivazlı mirastan feragat sözleşmesi veya karşılıksız olmak üzere ivazsız mirastan feragat sözleşmesi şeklinde düzenlenebilmektedir.
Muris ile mirasçı arasında akdedilen mirastan feragat sözleşmesi mal varlığının tamamını kapsıyorsa kanunun maddesinin 2. Fıkrasında öngörüldüğü üzere mirasçı açısından mirasçılık sıfatı tamamen kaybedilir. Ancak mirastan feragat sözleşmesi mirasın belli bir payı oranında akdedilmişse; bu durumda kısmi mirastan feragat sözleşmesinden bahsedilecek ve mirasçı mirasçılık sıfatını yalnızca ilgili pay oranı bakımından kaybedecek olup mirasçılık sıfatı diğer paylar için devam edecektir.
Kanunun ilgili maddesinin 3. Fıkrasında da belirtildiği üzere aksi öngörülmedikçe bir karşılıkla mirastan feragat sözleşmesi akdeden mirasçı için alt soyu bakımından da sonuç doğuracaktır. Yani aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça mirastan feragat, mirasçının alt soyunu da etkileyecek ve mirasçının alt soyu da mirasçılık sıfatını kaybedecektir. Kanun lafzında aksi öngörülmedikçe ibaresinden sözleşmeye taraf mirasçının alt soyunun mirastan feragat sözleşmesinden etkilenme durumunda istisnai durumların olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, muris ile mirasçı arasında ivazsız olarak yani karşılıksız olarak mirastan feragat sözleşmesi yapılması durumunda mirasçılık sıfatı, sözleşmenin tarafı olan mirasçının alt soyu bakımından devam edecektir. Mirasçının karşılıksız olarak mirastan feragat sözleşmesi akdetmesi halinde mirasçının alt soyunun mirasçılık sıfatı korunacak ve mirasçının alt soyu miras bırakanın mirasından faydalanabilecektir.
Mirastan feragat sözleşmesi TMK m.528/1 hükmünden de anlaşılacağı üzere ivazlı mirastan feragat sözleşmesi ve ivazsız mirastan feragat sözleşmesi olarak ikiye ayrılmaktadır.
İVAZLI MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİ
İvazlı mirastan feragat sözleşmesinde mirasçı, muristen alacağını bir karşılık karşılığında miras hakkından vazgeçecektir. Bir ivaz karşılığında mirasçı, mirasçılık sıfatını kaybedecektir. İvaz karşılığında mirastan feragat sözleşmesi, kanunun 565. Maddesinin 2. Fıkrasında
” Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar” lafzıyla söz edilmiştir. İvaz karşılığında akdedilen mirastan feragat sözleşmesinde karşılığın miktarının ne kadarlık bir miktarda olacağı önem arz etmemekte olup önemli olan doğmasının muhtemel olmasıdır. Mirasçı ile muris arasında akdedilen ivazlı mirastan feragat sözleşmesi, mirasçının alt soyu bakımından da sonuç doğuracak ve mirasçının alt soyu da mirasçılık sıfatını kaybedecektir.
İVAZSIZ MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİ
İvazsız yani karşılıksız olarak akdedilen mirastan feragat sözleşmesi kapsamında mirasçı, murisin ölümünden sonra doğacak olan muhtemel miras hakkından hiç bir karşılık almadan vazgeçmektedir. İvazlı mirastan feragat sözleşmesi ile ivazsız mirastan feragat sözleşmesinin birbirinden ayıran en önemli fark doğurdukları netice bakımındandır. Belirtildiği gibi ivazlı mirastan feragat sözleşmesi mirasçının alt soyu bakımından da sonuç doğurmakta ve alt soyun da mirasçılık sıfatını kaybetmesine yol açmaktadır. Ancak ivazsız mirastan feragat sözleşmesinde hakkaniyet ilkesi gereğince mirasçının karşılıksız olarak akdettiği mirastan feragat sözleşmesi mirasçını alt soyu için sonuç doğurmamakta ve alt soyun mirasçılık sıfatı korunmaya devam etmektedir.
MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNDE ŞEKİL
Mirastan feragat kanun hükmünden de anlaşılacağı üzere muris ve mirasçı arasında sözleşme şeklinde akdedilmelidir. Türk Borçlar Hukukunun iki taraflı sözleşmeler için öngördüğü ehliyet şartları, mirastan feragat sözleşmesi için de geçerlidir. Buna göre, mirastan feragat sözleşmesi akdedecek tarafların fiil ehliyetine sahip yani ayırt etme gücüne sahip kısıtlı olmayan ve ergin bireyler olması gerekmektedir.
Mirastan feragat sözleşmesi şekil şartına bağlı sözleşmedir. Mirastan feragat sözleşmesinin sözlü olarak ya da adi yazılı şekilde yapılması mümkün olmamakla birlikte mirastan feragat sözleşmesi noter huzurunda yazılı olarak yapılmalıdır. Ölüme bağlı tasarrufların Türk Medeni Kanunu uyarınca kişiye sıkı sıkıya bağlı olan haklardan olması nedeniyle miras bırakanın mirasçının aksine noter huzurunda bizzat bulunması gerekmektedir. Mirasçı taraf mirastan feragat sözleşmesini temsilci aracılığıyla akdedebilecekken murisin böyle bir şansı bulunmamaktadır.
MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNİN SONUÇLARI
Mirasçı ve muris arasında ivazlı ya da ivazsız mirastan feragat sözleşmesi akdedilmesi sonucunda mirasçının miras hakkından pay isteme hakkı ortadan kalkacak ve mirasçı terekeden hak talebinde bulunamayacaktır.
Mirasçı ile muris arasında akdedilen mirastan feragat sözleşmesinin ivazlı oması halinde; söz konusu sözleşme mirasçı tarafın alt soyu bakımından da sonuç doğuracak ve alt soyun da mirasçılık sıfatı ortadan kalkacak olup mirasçı tarafın alt soyu da mirastan pay isteme hakkından mahrum olacaktır. Ancak mirasçı ile muris arasında akdedilen mirastan feragat sözleşmesinin ivazsız olamsı olması durumunda mirasçı tarafın alt soyunun mirasçılık sıfatında herhangi bir değişiklik olmayacak ve murisin mirasından hak talep etme hakları saklı kalacaktır.
MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNİN HÜKÜMDEN DÜŞMESİ
Mirastan feragat sözleşmesinin hükümden düşmesi Türk Medeni Kanunun 529. Maddesinde düzenleme alanı bulmaktadır. Mirastan feragat sözleşmesi kanunda sayılan hallere göre mirasçının ya da alt soyun mirasçı olamaması durumunda hükümden düşecektir. Böylece mirastan feragat sözleşmesi hüküm doğurmayacaktır. Bu maddeye göre;
Madde 529– Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmış olup bu kişinin
herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat hükümden düşer.
Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün
altsoyu lehine yapılmış sayılır ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması hâlinde, feragat yine hükümden düşer.
MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ
Mirastan feragat sözleşmesi belli durumların varlık bulması halinde ” sözleşmenin iptali” hükümleri uyarınca miras bırakanın son yerleşim yerinin bulunduğu asliye hukuk mahkemesinden istenebilmektedir. Mirastan feragat sözleşmesinin iptali için açılacak olan dava, iptal sebeplerinin öğrenilmesinden başlamak üzere 1 yıl içerisinde asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır. Söz konusu 1 yıllık dava açma süresi hak düşürücü süre niteliğindedir. Mirastan feragat sözleşmesinin iptalinin istenebileceği durumlar şu şekilde sıralanabilmektedir:
Tarafların sözleşme yapma ehliyetinden yoksun olması
Sözleşmenin hukuka veya ahlaka aykırı olması
Sözleşmenin şekil şartlarında eksiklik bulunması
İrade sakatlığı vb.
Mirastan feragat sözleşmesinde muvazaa, zihni kayıt veya latife beyanı gibi durumların varlığı halinde; mirastan feragat sözleşmesi kesin hükümsüz olarak işlev görecektir.
MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNDE FERAGAT EDEN TARAFI TEREKE ALACAKLARINA KARŞI SORUMLULUĞU
Mirastan feragat sözleşmesi kapsamında; mirastan feragat edenin terekeye alacaklılarına karşı sorumluluğu Türk Medeni Kanunun 530. Maddesinde düzenleme alanı bulmaktadır. Bu maddeye göre;
Madde 530- Mirasın açılması anında tereke, borçları karşılayamıyorsa ve borçlar
mirasçılar tarafından da ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçıları, alacaklılara karşı feragat için
ölümünden önceki beş yıl içinde mirasbırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın açılması
anındaki zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar.
Murisin tereke borçları, terekedeki mal varlığından veya mirasçılık sıfatını koruyan mirasçılardan karşılanamıyorsa bu durumda belli koşullar dahilinde mirastan feragat eden kişiye başvurulabilecektir. Mirastan feragat eden taraf, tereke borçlarının hiç bir şekilde ödenememesi durumunda; ivaz karşılığında olmak koşuluyla ivaz karşılığında akdedilen mirastan feragat sözleşmesi kapsamında elde ettiği karşılıkta murisin ölümünden önceki 5 yıl içerisinden mirasın açılması anına kadar olaa elde edilen kazanç kadar sorumludur. Tereke alacaklıları bu koşullar dahilinde mirastan feragat eden mirasçıya başvurabilecektir.
MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİ İLE İLGİLİ ÖRNEK YARGITAY KARARLARI
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davacının kendi edimini yerine getirmediği, bu nedenle de çekişmeli 267 ve 268 parsel sayılı taşınmazları kendi adına tescilini isteme hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen gerekçelerle bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının edimini yerine getirip getirmediği; varılacak sonuca göre, 267 ve 268 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının davacı adına tescilinin gerekip, gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, Düzce 3.Noterliğince 21 Eylül 2001 tarih ve 11616 sayılı “Düzenleme Şeklinde Mirastan Feragat Sözleşmesi” isimli belge içeriğinde aynen;
“…İlgililerin kimliklerinin tetkiki ve şahitlerin şahadetleri ile kişilikleri hakkında kanı sahibi bu işi yapmaya ehil olduklarını gördüm, bunun üzerine ilgililerden feragat edenler hep birlikte şahitlerin huzurunda söze başlayarak dedi ki: Dedemiz Mustafa Sağlam’ın adına kayıtlı bulunan ve onunda ölümü ile intikalen hak sahibi bulunduğumuz Düzce İli, Merkez İlçesi, Ovapınar köyü, Köyiçi mevkiinde kain ve tapunun pafta no:1, parsel no:267 ve 268 parselde kayıtlı gayrimenkullerde diğer hak sahibi olan ve çocuğu bulunmayan amcamız İbrahim Sağlam öldüğü takdirde miras yoluyla irsen ve teselsülen ondan bizlere intikal edecek olan miras hak ve hisselerimizden diğer amcamız … lehine feragat ediyoruz. Çünki biz onlardan yani amcalarımız İrfan ile İbrahim Sağlam’dan Düzce İli, Ovapınar köyü, Köyiçi mevkiinde bulunan pafta no:1, Parsel no: 214 de kayıtlı bulunan gayrimenkul üzerindeki hak ve hisselerini tapuda devir aldık onlar dedem Mustafa Sağlam’dan kendilerine kalan bu parsel üzerindeki miras hak ve hisselerini bizlere devir ettiler. Bu devir aldığımız gayrimenkulün tahmini değeri 500.000.000 TL (beş yüz milyon liradır) civarındadır. Bu nedenle Medeni Kanunun 475. maddesi gereğince ivazlı feragat ettiğimizi, böylece yukarıda belirtilen parsellerle ilgili olarak hiçbir hak talebinde bulunmayacağımızı tenkis davası açmayacağımızı noter ve şahitlerin huzurunda beyan ve ikrar ederiz. Diyerek sözlerini bitirdiler.
Diğer taraftan lehine feragat edilen … söz alarak dediki: bende yukarıda feragat edenlerin beyanlarını aynen anlaşarak kabul ettiğimi beyan ve ikrar ederim. Diyerek sözlerini bitirdi.
Oturumda hazır bulunan İbrahim Sağlam söz alarak dediki: Bende yukarıda bahsi geçen sözleri aynen kabul ile ivazlı bu feragata aynen anlaşarak kabul ettiğimi, noter ve şahitlerin huzurunda beyan ve ikrar ederim. Diyerek sözlerini bitirdi. Feragat edenler …, …, …, Saniye Toğru, …. Lehine Feragat Edilen: …; Muvafakat Eden (muris): İbrahim Sağlam.” ifadeleri yer almaktadır.
Ayrıca duruşmada dinlenen davacı tanığı Mehmet Karaçayır yeminli beyanında aynen; “Ben taraflar arasında noterde yapılmış bulunan mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak bulundum. Noter sözleşmesinde yazılı hususlarda davacı ve davacının abisi İbrahim Sağlam benden anlaştıklarını söyleyerek tanık olmamı istediler. Bana söylediklerine göre İbrahim Sağlam’ın oturduğu evin olduğu yeri …’a verdiklerini ayrıca bir çeşmenin başında olan bu evin biraz aşağısında olan bir arsayı Hanife Sağlam ve …’a verdiklerini söylediler, sanırım bu bahsettiğim arsanın tapu kaydı 214 parseldi, ben bu anlaşma doğrultusunda tapuda işlem yapılıp yapılmadığını bilemiyorum.” şeklindedir.
Yukarıda düzenleme şeklindeki noter senedinin içeriği ve davacı tanığının beyanları bir bütün olarak incelenip, değerlendirildiğinde; muris İbrahim Sağlam ile davalılar arasında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı TMK)’nun 528.maddesi (743 sayılı Türk Kanunu Medenisi m.475) kapsamında mirastan feragat sözleşmesi, diğer taraftan da davacı ile davalılar arasında 4721 sayılı TMK. 677.maddesi (743 sayılı MK. m.612) kapsamında miras payının devrini öngören sözleşme bulunmaktadır. Davalıların yukarıda içeriğine aynen yer verilen noter senedinde yer alan “…belirtilen parsellerle ilgili olarak hiçbir hak talebinde bulunmayacağımızı tenkis davası açmayacağımızı …beyan ve ikrar ederiz…” şeklindeki ifade de dikkate alındığında, davalıların uyuşmazlığa konu olan 267 ve 268 parsellerdeki taşınmazlardan hem kök muris Mustafa Sağlam’dan intikal eden hem de amcaları muris İbrahim Sağlam’dan intikal edecek miras haklarının tamamından davacı … lehine feragat ettikleri anlaşılmaktadır.
Davacının kendi edimini yerine getirip getirmediği hususuna gelince; noter senedi içeriğinde davalıların, davacı … ile amcaları İbrahim’in 214 parseldeki paylarını aldıklarını beyan ettikleri, devraldıkları 214 parselin tahmini değerinin 500 TL olduğunun belirtildiği, 19.10.2001 tarihinde ise çekişmeli 214 parsel sayılı taşınmazın önce tüm mirasçılar adına intikal ettirilip, daha sonra aynı gün satış suretiyle dava dışı Hanife Sağlam’a 500 TL bedelle temlik edildiği, bu kişi tarafından da 06.12.2005 tarihinde dava dışı Mehmet Emin Toğru’ya 27.200 TL bedel ile satıldığı, taşınmazın halen bu kişi adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Görüldüğü üzere, davalıların da katılımıyla 214 parsel sayılı taşınmazın noter senedinin düzenlendiği tarihten (21.09.2001) çok kısa bir süre sonra (19.10.2001 tarihinde) ve noter senedinde belirtilen bedelle (500 TL) dava dışı Hanife Sağlam’a (davalıların annesine) devrinin yapılması karşısında, davacının kendi edimini yerine getirdiğinin kabulü gerekir. Devrin tapuda “satış” olarak gösterilmesinin, varılan bu sonuca bir etkisi bulunmamaktadır.
Şu halde; yerel mahkemece, dava konusu 267 ve 268 parseller yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddi doğru değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında bir kısım üyelerce; uyuşmazlığa konu noter senedi içeriğine göre, davalıların sadece amcaları muris İbrahim Sağlam’dan intikal edecek miras haklarını davacı …’a devretmeyi taahhüt ettikleri, ancak kök muris Mustafa Sağlam’dan intikal eden miras payının devrini de taahhüt ettiklerini gösterecek bir ibarenin bulunmadığı, dolayısıyla kök muris Mustafa’dan intikal eden miras payı bakımından yerel mahkemenin direnmesinin bu yönüyle kısmen yerinde olduğu, zira mirastan feragat sözleşmesinin geçerli olabilmesi için murisin sağlığında ve onun katılımıyla yapılmasının zorunlu olduğu, kök muris Mustafa’nın noter senedi düzenlenmeden önce öldüğü, bu nedenle noter senedinin muris İbrahim’den intikal edecek miras hakkını kapsaması ve davacının kendi edimini yerine getirdiğinin anlaşılması karşısında davanın tamamen değil kısmen kabul edilmesi gerektiği, belirtilen nedenlerle yerel mahkeme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de; Kurul çoğunluğunca yukarıda belirtilen gerekçelerle bu görüş benimsenmemiştir.
Öte yandan, Özel Daire bozma ilamında 214 parsel sayılı taşınmazın davalıların annesine devrine gerekçe olarak yazılan “…davalıların isteği üzerine…” ibaresinin sehve dayalı olarak yazıldığı anlaşılmaktadır. Zira, bu ibareyi doğrulayacak bir bilgi veya belgeye dosyada rastlanamamıştır.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen ilave gerekçeyle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave gerekçe ve nedenden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 11.05.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
14. Hukuk Dairesi 2018/3787 E. , 2021/2893 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.07.2012 gününde verilen dilekçe ile mirastan feragat sözleşmesinin iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16.07.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, mirastan feragat sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; davacı …’ın ölünceye kadar bakılmak için mirastan feragat sözleşmesi yapıldığını, feragat sözleşmesinin asıl amacı bu olmasına rağmen, davalıların babaları …’a bakmadıklarını, sözleşmesinin iptalini talep ve dava etmişlerdir.
Davalılar vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili ve davalılar vekili temyiz etmiştir.
Ölüme bağlı tasarrufların hüküm ve neticelerini, mirasbırakanın ölümünden sonra meydana getirmesi söz konusu olduğu için, bu özelliği nedeniyle, kanun koyucu bu tasarrufların kurulmasını sıkı şekil şartına bağlamıştır.
Kanun koyucu ölüme bağlı tasarrufların yapılması için iki farklı şekil şartı öngörmüştür. Bunlardan biri, mirasbırakanın tek taraflı yaptığı ve her zaman dönebileceği vasiyetname (MK 531-544), diğeri iki taraflı, bağlayıcı özelliği olan miras sözleşmesidir.
Miras sözleşmesinin geçerli olması için Türk Medeni Kanununun 545/I. maddesi uyarınca resmî vasiyetname şeklinde düzenlenmesi gerekir.
Mirastan feragat sözleşmesi, hukuki niteliği itibariyle bir miras sözleşmesi olduğu için, yukarıda açıklanan kurallar mirastan feragat sözleşmesinin kurulmasında da geçerli olacaktır.
Somut olayda; mahkemece, davaya konu … 1. Noterliğinde düzenlenen 19.04.2007 tarihli sözleşmeyi mirastan feragat sözleşmesi olarak nitelendirilmiş ise de; sözleşme, … ile feragat edenler …, …, …, … yönünden mirastan feragat sözleşmesi, diğer mirasçılar arasında ise açılmamış miras payının devri sözleşmesi niteliğindedir.
Mirasçılar miras yoluyla kendilerine intikal eden hakları ister diğer mirasçılara isterse mirasçı olmayan kişilere bedelli ya da bedelsiz olarak devredebilirler.
Türk Medeni Kanununun 677/1. maddesi gereğince, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.
Öte yandan, TMK’nin 678. maddesinde miras açılmasından önce yapılan sözleşmelerin geçerliği mirasbırakanın katılımı veya iznine tabi kılınmış, başka bir ifadeyle mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli kabul edilmemiştir.
Mahkemece mirasçılar yönünden davanın miras taksim sözleşmesi, muris yönünden ise bağıştan rücu şeklinde nitelendirmesi doğru görülmemiş ise de; davanın reddi sonucu itibariyle doğru bulunduğundan HUMK’nun 438/IX. maddesi gereğince gerekçe düzeltilerek hükmün onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekili ve davalılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün gerekçesi düzeltilerek ONANMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Views: 84