İCRADA SÜRELERİN HESAPLANMASI

İcra ve İflas Kanunu, icra hukuku alanında tarafların haklarını düzenlemek ve icra süreçlerini organize etmek amacıyla belirli süreler öngörmektedir. Bu süreler, iki ana kategoriye ayrılmaktadır: “ilgililer için konulmuş süreler” ve “cebri icra organları için konulmuş süreler”. Her iki tür süre, icra takibi süreçlerinin etkinliğini ve adaletin sağlanmasını temin etmek açısından kritik bir öneme sahiptir.

A)İlgililer için konulmuş süreler:

İlgililer için konulmuş süreler, takibin tarafları ve üçüncü kişiler bakımından geçerli olan sürelerdir. Bu süreler hak düşürücü nitelikte olup belirlenen süre içerisinde gerekli hukuki işlemin gerçekleştirilememesi halinde ilgili hak, sona ermektedir. Örnek olarak; borçlunun kendisine tebliğ edilen ödeme emrine süresi içerisinde itiraz etmemesi halinde takibin kesinleşmesi veya hacizli malın satışının alacaklı tarafından süresi içerisinde talep edilmemesi halinde haczin düşmesi gösterilebilir. Süreler, kamu düzenine ilişkin olduğundan, ilgililerce (icra dairesince, tetkik merciince) doğrudan doğruya göz önünde tutulur.

B)Cebri icra organları için konulmuş süreler:

Sürelerin kesinliği, ilgililer için konulmuş süreler bakımından geçerli olup cebri icra organları bakımından getirilen sürelerin kesinliğinden söz edilemez. Dolayısıyla bu organlar için belirlenen süreler hak düşürücü nitelik taşımamakta; sürenin aşılması halinde yapılan işlem yine de geçerliliğini korumaktadır. Ancak cebri icra organları için konulmuş sürelerin aşılması halinde zarara uğrayan ilgililerin İİK m. 5 uyarınca Adalet Bakanlığı’ na karşı tazminat davası açma hakları saklıdır.

İİK m. 5: İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır.

İcra ve İflas Kanunu’nda belirlenen süreler, kesin olarak tanımlanmış olup, bu süreleri değiştiren sözleşmeler geçersiz kabul edilir. Kamu düzenine ilişkin olmaları, ilgililer tarafından doğrudan doğruya dikkate alınmasını zorunlu kılar. Ancak herhangi bir sürenin geçmesinden yararı olan borçlu bu hakkından vazgeçebilir. Borçlunun süreden vazgeçmesi icra dosyasındaki tarafları bağlar; üçüncü kişilere etki etmez. ( İİK m. 20)

İİK m. 20: Bu kanunun tayin eylediği müddetleri değiştiren bütün mukaveleler hükümsüzdür. Ancak her hangi bir müddetin geçmesinden istifade hakkı olan borçlu bu hakkından vazgeçebilir. Bu vazgeçme üçüncü şahıslara tesir etmez.

Bu duruma örnek olarak; borçlunun mallarının haczedilmesi için ödeme emrine süresi içerisinde itiraz olmaması gerekmesine karşın borçlunun izni ile bu süre zarfı içerisinde de haciz işlemi gerçekleştirilebilmesi gösterilebilir. Ancak işbu vazgeçme üçüncü kişilerin hakkına tesir ediyorsa, üçüncü kişiye karşı hüküm ifade etmeyeceğinden vazgeçme sebebiyle konulan haciz de hükümsüz hale gelir.

SÜRELERİN HESAPLANMASI

Sürelerin hesaplanma metodu, İİK m. 19 ile hüküm altına alınmıştır. İlgili hüküm uyarınca süreler; gün, ay, yıl olarak hesaplanmaktadır. Buna göre;

a)Gün olarak belirlenen sürelerde ilk gün hesaba katılmaz. Örneğin; 19.09.2024 tarihinde borçluya tebliğ edilen ödeme emrine karşı itiraz süresi 19.09.2024 tarihinde değil 20.09.2024 tarihinde başlamış olacaktır. Dolayısıyla 7 günlük itiraz süresine sahip ödeme emrine karşı en geç 26.09.2024 tarihinde itiraz edilmesi gerekecektir. Gün olarak belirlenen sürelerde ilk gün hesaba katılmayacak ise de kanunda açıkça ilk günün hesaba katılacağı belirtilen süreler bakımından süre hesaplaması, ilk gün dahil edilerek yapılır. Örneğin “Karısı yahut kocası ve kan ve sıhriyet itibariyle usul veya füruundan birisi ölen bir borçlu aleyhindeki takip, ölüm günü ile beraber üç gün için talik olunur.” hükmünü haiz İİK m. 52 uyarınca süre hesabında, ilk gün de hesaplamaya dahil edilecektir.

b)Ay ve yıl olarak belirlenen süreler, ayın ya da yılın kaçıncı günü işlemeye başlamışsa, biteceği ay veya yılın aynı gününde son bulur. Örneğin; 01.05.2024 tarihinde başlayan 1 yıllık süre 01.05.2025 tarihinde; 01.05.2024 tarihinde başlayan 3 aylık süre ise 01.08.2024 tarihinde son bulacaktır.

c)Bir sürenin sonuncu gününün resmi tatil gününe denk gelmesi halinde süre, tatili izleyen günde ve o günün tatil saatinde son bulur. (İİK m. 19/3-4) Buna karşın sürenin içerisinde kalan resmi tatil günleri, süreye dahildir. Örneğin borçluya 13.06.2024 tarihinde  ödeme emri tebliğ edilmiş ve 16.06.2024- 19.06.2024 tarihleri arasında Kurban Bayramı’ na denk gelse dahi, tebliğ edilen ödeme emrine ilişkin 7 günlük itiraz süresi 14.06.2024 tarihinde başlayacak olup 20.06.2024 tarihinde son bulacaktır. Dolayısıyla sürenin içerisinde kalan resmi tatil günlerinin sürenin işlemesine herhangi bir etkisi olmayacaktır. Öğleden sonra tatil olan günler Ramazan ve Kurban Bayramları’ nın arife günleri; 28 Ekim günü, iş günüdür. Sürenin son günü böyle bir güne rastlarsa süre, o gün öğle saatinde sona erer.

Kanunda sürelerin başlayacağı zaman ile ilgili genel bir hüküm  bulunmamakta olup sürelerin işleme tarihi,  her durum bakımından farklılık göstermekte; tefhim, tebliğ, olayın oluş tarihi, ilan veya bir işlemin yapılması gibi durumlar, sürelerin başlangıç tarihleri açısından belirleyici olmaktadır. Son olarak belirtmek gerekir ki; icra daireleri mahkeme niteliğinde olmadığından ve icra mahkemelerinin bakacağı işler ivedi nitelikte olduğundan icra daireleri ve icra mahkemeleri bakımından adli tatil hükümleri uygulama alanı bulmamaktadır.

YARGITAY KARARLARI:

“…Karar temyiz edene 17/08/2017 tarihinde tebliğ edildiği halde temyiz dilekçesi belirli süre geçirildikten sonra, 05/09/2017 tarihinde verilip kaydettirilmiştir. İcra dairelerinde ve icra mahkemelerinde adli tatil hükümleri (HMK m. 102/104) uygulanmaz (İİK m. 18/1). Bu nedenle, İİK’da bir sürenin bitmesi adli tatile rastlarsa, süre, adli tatil içindeki bu son günün tatil saatinde biter; bu sürenin adli tatilin bitiminden itibaren bir hafta daha uzatılmış sayılmasına imkan yoktur…” (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2017/ 7898 E., 2018/ 8570 K., 24.09.2018 T.)

“…Sürelerin hesaplanmasına ilişkin İİK’ nın 19. madde hükmü, hem kanunun tâyin ettiği hem de icra iflâs organlarınca tâyin edilen bütün süreler hakkında uygulanır. İcra (ve iflâs) dairelerinde ve icra mahkemesinde adli tatil hükümleri (HMK m.102-104) uygulanmaz (İİK m. 18/1; HMK m. l03/l-h); yani, icra (ve iflâs) daireleri ile icra mahkemeleri, adlî tatilde de normal olarak iş başındadır. Bu nedenle, HMK’ nın 104. madde hükmü İİK’ daki süreler hakkında uygulanmaz. Yani, İİK ‘daki bir sürenin bitmesi adlî tatile rastlarsa, süre adlî tatil içindeki son günün tatil saatinde biter; bu sürenin adlî tatilin bitiminden itibaren bir hafta daha uzatılmış sayılmasına (HMK m. 104) imkân yoktur (Kuru, Baki: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 145)…” (Hukuk Genel Kurulu, 2017/ 1853 E., 2021/ 1529 K., 30.11.2021 T.)

“..İİK’ nun 19/3.maddesinde aynen “bir müddetin sonuncu günü resmi bir tatil gününe rastlarsa, müddet tatili takip eden günde biter” hükmü yer almaktadır. Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takipte dayanak çekin 08.12.2008 keşide tarihli olduğu, keşide edildiği yer ile ödeme yerinin Eskişehir olduğu, bu durumda TTK’ nun 708/1.maddesine göre dayanak çeklerin 10 günlük süre içerisinde muhatap bankaya ibrazı gerekmektedir. Takibe konu çekte, 10 günlü k ibraz süresinin son günü  18.12.2008 tarihi olup, herhangi bir resmi tatil gününe denk gelmediği, bu tarihte çekin ibrazı zorunlu olduğu halde  çekin 19.12.2008 tarihinde ibraz olunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda alacaklı anılan yasa maddesi gereğince müracaat hakkını kaybetmiş olup anılan çek bu haliyle adi havale hükmündedir…” (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2009/ 19553 E., 2010/ 1278 K., 21.01.2010 T.)

“…İİK.nun 19.maddesinde: “gün olarak tayin edilen müddetlerde ilk gün hesaba katılmaz. Bir müddetin sonuncu günü resmi bir tatil gününe arstlarsa, müddet tatili takip eden günde biter. Müddet, son günün tatil saatinde bitmiş sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılmış ve adı geçene 10 örnek nolu ödeme emri gönderilmiştir. Ödeme emri borçluya 31.7.2007 tarihinde tebliğ olunmuş, borçlu senette tafrifat yapıldığını, kambiyo vasfı olmadığını beyanla borca itirazlarını sunmuştur. Yukarıda sözü edilen yasa hükmüne göre, somut olayda tebligatın yapıldığı ilk gün hesaba katılmayacağından ve itiraz süresinin son gün 5.8.2007 Pazar yani resmi tatil gününe rastladığı için, tatili takip eden 6.8.2007 tarihinde yapılmış olan itiraz İİK.nun 168/5.maddesindeki yasal 5 günlük süresi içinde olup, işin esasının incelenmesi gerekirken, yazılı şekilde süreden reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…” (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2008/ 14846 E., 2008/ 18385 K., 24.10.2008 T.)  

Views: 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir